GİRİŞ
Toplumların tarihlerinde önem atfettikleri ve kutladıkları özel günleri bulunmaktadır. Toplumsal birlikteliğin önemli bir göstergesi olan bu günlere dair kutlamalar, özellikle yeni tesis edilmiş veya siyasal birlikteliğin sağlanmak istendiği rejimlerde meşruiyetin önemli bir aracı olmuştur[1]. Osmanlı Devletinde millî bayram düşüncesi doğrultusunda ortaya çıkmış olan bu nitelikteki ilk kutlamalar ise II. Meşrutiyet döneminde başlamıştır[2].
TBMM’nin açılması ile birlikte millî bayram geleneği de şekillenmiştir. Bu husustaki ilk teşebbüs, Millî Mücadele’nin devam ettiği günlerde Saruhan mebusu Refik Şevket Bey ve arkadaşlarından gelmiştir. Refik Şevket Bey ve arkadaşlarının Meclisin açıldığı 23 Nisan gününün millî bayram olarak kutlanması yönündeki 21 Nisan 1921 tarihli teklifi, Meclisteki uzun tartışmalardan sonra kabul edilmiştir[3]. Müteakiben de Saltanatın kaldırıldığı 1 Kasım günü[4] ile yeni Türk devletinin rejiminin adının konulduğu 29 Ekim günü millî bayram olarak kabul olunmuştur[5]. 1924 yılında merasimle kutlanan 29 Ekim gününün özel bir şekilde kutlanması için 1925 yılında 628 nolu “Cumhuriyet'in İlânına Müsadif 29 Teşrin-i Evvel Gününün Millî Bayram Addi Hakkında Kanun” çıkarılmıştır[6]. Cumhuriyet Bayramı'nın onuncu yıldönümünün kutlamasına ise ayrı bir önem verilmiştir. Bu doğrultuda hükümet, kutlama hazırlıklarını yürütme işini bizzat üzerine almıştır. Ülke genelinde yapılacak olan kutlamaların düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla da bir grup milletvekili[7] tarafından 9 Haziran 1933 tarihinde TBMM Başkanlığı'na “Cumhuriyet İlanının Onuncu Yıldönümünü Kutlulama Kanunu” isimli bir kanun teklifi verilmiştir[8]. 11 Haziran 1933 tarihinde kabul edilen 2305 sayılı bu kanun[9], daha sonra çıkarılan bir dizi kanun[10] ve kararname[11] ile de güçlendirilmiştir.
Kutlama hazırlıklarını yürütme görevini üstlenen hükümet, hazırlıkların tek elden yürütülmesi amacıyla Başvekâlete bağlı bir de Yüksek Komisyon oluşturmuştur. Komisyonun kimlerden oluşacağına dair çıkarılan 14668 nolu kararname gereğince komisyon başkanlığına Cumhuriyet Halk Fırkası Umumi Kâtibi Recep Bey (Peker), üyeliklerine ise Erzurum mebusu Nafi Atuf Bey, Millî Müdafaa, Dâhiliye ve Maarif Vekillikleri müsteşarları atanmıştır[12]. Kutlamaların ülke genelinde uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla da vilayetlerde komite ve heyetler oluşturulmuştur[13]. Bu komite ve heyetlerin Yüksek Komisyon ile uyum içerisinde çalışabilmeleri için de haberleşmeleri ücretsiz hale getirilmiştir[14].
Onuncu yıl kutlamalarını ölümsüzleştirmek isteyen Posta Telgraf ve Telefon İdaresi inkılâbın muhtelif safhalarını gösteren resimli pullar hazırlamış[15], Ziraat Bankası da üzerinde Atatürk resmi olan madalyalar bastırmıştır[16]. Halkın kutlamalara katılımını artırarak bayramın büyük bir coşku içerisinde geçmesini isteyen demiryolları idaresi ise tren ücretlerinde 23 gün indirim yapma kararı almıştır[17]. Ayrıca bayram coşkusunun yurt genelinde hissedilmesi için köyler de kutlama programına dâhil edilmiştir[18].
Kutlama programı kapsamında yayın etkinliklerine de özel önem verilmiştir[19]. Bu nedenle Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyetin kuruluşu ve ilk on yılın anlatıldığı bir de “Rehber Kitap” hazırlanmıştır[20]. Yüksek Komisyon tarafından yayınlanan bir tebliğ ile de Cumhuriyetin onuncu yılı nedeniyle yayınlanıp Maarif Vekâleti'nce seçilen ve adları Nafia Vekâleti'nce bildirilen yayınlar ile telgraf, mektup ve kartlardan posta ücreti alınmayacağı açıklanmıştır[21].
Kutlamalarının yapılacağı bütün meydanlara “Cumhuriyet Meydanı” adı verilmiş, “Toprak Alma Merasimi” ile de bu meydanlardan alınan topraklar ülkedeki birlik ve beraberliği göstermesi için Ankara'ya gönderilmiştir. Ayrıca şehirlerin muhtelif yerlerine kurulan “Halk Kürsüleri” sayesinde vatandaşların cumhuriyet ve inkılâp konularındaki duygu ve düşüncelerini paylaşmaları sağlanmıştır[22].
Onuncu yıl kutlamaları ile sembolleşen asıl uygulamalar ise “Onuncu Yıl Marşı” ile Atatürk'ün Ankara Cumhuriyet Meydanı'nda bütün yurda seslendiği “Onuncu Yıl Söylevi” olmuştur[23]. Kutlamalar kapsamında bir de af kanunu çıkarılmıştır. 25 Ekim 1933 tarihinde Meclis genel kuruluna sunulan af kanunu tasarısı, 26 Ekim 1933 tarihli oturumda kabul edilerek yasalaşmıştır. Devletle halk arasında bir yakınlaşmanın sağlanması amacıyla çıkarılmış olan kanun kapsamında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve İzmir Suikastı mahkûmlarının cezaları tamamen, Serbest Cumhuriyet Fırkası taraftarı olan ve Menemen Olayı sonrasında cezalandırılan gazetecilerin suçlarının ise bir kısmı affedilmiştir. Buna karşın Hilafetin kaldırılması ve Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkarılmasına dair 431 sayılı kanunda yazılı şahıslar ile 150'likler olarak bilinen kişiler af kapsamının dışında tutulmuştur[24].
Mersin’de Bayram Hazırlıkları
Cumhuriyetin onuncu yılını kutlama hazırlıkları, Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi Mersin’de de büyük bir sevinç ve heyecanla karşılanmıştır. Yüksek Komisyonun gönderdiği program çerçevesinde hazırlıklara başlanan Mersin’de Vali Salim Bey’in başkanlığında Halk Fırkası Vilayet Reisi Necip Mecit, Belediye Reisi Mitat, Halkevi Reisi Mansur ve Maarif Müdürü Neşet Bey’den oluşan bir komite oluşturulmuştur. Komite de, çalışmalarında kendisine yardımcı olması amacıyla on yardımcı komite teşkil etmiştir. Bu komiteler ve görevleri ile komiteleri oluşturan isimler şunlardır[25]:
Ses ve Yazı Komitesi: Maarif Müdürü Neşet Bey, Liman Şirketi Müdürü Mansur Bey, Doktor Mazhar Bey, Doktor Muhtar Bey, Suat Salih Bey, Halil Zaloğlu Bey, Seyrisefainden Niyazi Bey, Hakkı Cemal Bey, Hakkı Kazım Bey, Yeni Mersin Gazetesi Müdürü Fuat Bey, Cemil Kamil Bey, Matbaacı Ata Bey, Lütfi Oğuz Bey ile Ege Gazetesi Müdürü Hasan Basri Bey’den oluşan komite, gazeteler ile mecmuaların içeriğini tayin ve büyük hacimde olmasını temin etmek, yapılacak neşriyat ile konferans, konuşma ve halk destanlarının cumhuriyet ile inkılâp ve istiklalin kıymet ve mahiyetini anlatacak konularda olmasını sağlamak ve halk destanları için Halkevinin Dil-Edebiyat ve Musiki şubeleri ile işbirliği yapmak, yapılacak neşriyatta kullanılacak olan istatistiki bilgilerin doğru olmasını temin için grafik ve sergi komitesi ile işbirliği yapmak, konferans, hitabe ve monologların nerede yapılacağını ve kimlerin söyleyeceği ile ayrıntılarını belirlemek, gazete ile yapılacak neşriyatın ve afişlerin nasıl olacağını tespit etmek ve hazırlanması gereken esaslara uygun bir şekilde hazırlanmasını sağlamakla görevlendirilmiştir[26].
Renk ve Işık Komitesi: Belediyeden Arif Bey, Şıhmanzâde Şükrü Bey, Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey, Belediye Mimarı Recai Bey ile Hasan Dayı Bey'den oluşan komite, resmi ve hususi bütün müesseselerin gündüz bayraklar, gece fenerlerle ne şekilde donatılacağını tayin etmek, sergi ve grafik komitesinin vereceği malzemeyi uygun gördüğü yere asmak, serginin aydınlatmasını sağlamak, hükümet konağı önünde yapılacak takın ne şekilde donatılacağı ve nasıl aydınlatılacağını belirlemek, bayram süresince kullanılacak fişeklerin seçimi ve bunların ne şekilde ve nerede kullanılacağı ile kimler tarafından atılacağını bir programla tespit etmek, deniz aydınlatması için deniz komitesi için işbirliği yapmak, hususi evlerin ve mağazaların donatılması ve aydınlatmasının temini ile radyoların nereye konulacağının tespiti ile kullanılacak olan hoparlörlerin temini ve bu hususta ses ve yazı komitesiyle işbirliği yapmakla görevlendirilmiştir[27].
Satın Alma Komitesi: Belediyeden Fuat Bey, Muhasebe Müdürü Hakkı Bey ile Merkez Malmüdürü Abdullah Bey'den oluşan komite, bayram süresince kullanılacak olan malzemeleri satın almakla görevlendirilmiştir.
Sergi ve Grafikler Komitesi: Ziraat Müdürü Avni Bey, Ticaret Mektebi Müdürü Cemil Bey, İktisat Müdürü Mesut Bey, Başmühendis Hurşit Bey, Orta Mektep Müdürü Hamdi Bey ile Belediye Başkâtibi Rıza Bey'den oluşan komite, cumhuriyetten önceki dönemde ve cumhuriyet döneminde yapılan işleri ve bu süreçte meydana gelen farkı gösterecek grafiklerin hazırlanması için gereken bilgileri toplamakla, bu grafiklerin sokaklarda asılacağı yerleri tespit etmekle, sergi mahallini belirlemek ve sergi için gereken malzemeleri temin etmekle görevlendirilmiştir.
Temsil Komitesi: Belediyeden Celal Bey, Başmuallim Niyazi Bey, Mühendis Muammer Bey, Musiki Muallimi İrfan Bey ile Seyrisefainden Niyazi Bey'den oluşan komite, bayram süresince sahnelenecek olan piyeslerin sahneleneceği yerleri tespit etmek ve açık havada sahnelenmeleri için araştırma yapmak, sahnelerin aydınlatılması için de renk ve ışık komitesi ile işbirliği yapmakla görevlendirilmiştir.
Musiki Komitesi: Musiki Muallimi İrfan Bey, Muallim Hikmet Hanım, Muallim Saadet Hanım, Yeni Mersin Gazetesi'nden Cemil Bey, Halkevinden Sıtkı Bey ile Eczacı Kamil Bey'den oluşan komite, bayram süresince gerçekleştirilecek musiki programını hazırlamak ve bunun için gruplar meydana getirmek, çalınacak parçaları belirlemek ve halk oyunları için mevcut eserlerden besteleri uygun olanları tespit etmekle görevlendirilmiştir.
Spor Komitesi: İdman Yurdu'ndan Edip, Muharrem ve Muhip Bey, Borsa Komiseri Lütfi Ali Bey, Borsadan Fevzi Kamil Bey, Tekkeli Hacı Efendi, Yalınayak'tan Emin Bey ile Orta Mektepten Abdurrahman Bey'den oluşan komite, bayram süresince yapılacak olan müsabakaların programlarını hazırlamak, yerleri ile saatlerini tayin etmek ve köylülerin kesif bir kütle halinde bu müsabakalara iştiraklerini temin etmek ve bu hususta alınacak tedbirleri tespit etmekle görevlendirilmiştir.
Mektepler Komitesi: Orta Mektep Müdürü Hamdi Bey, Müfettiş Sıtkı Bey, Başmuallim Niyazi, Salih ve Hayri Bey'den oluşan komite, grafiklerden mekteplere ait olanlar ile mekteplerin muhtelif hareketlerini ve sahnelenecek olan müsamerelerini, kısacası mekteplerin bütün faaliyetlerini tespit etmekle görevlendirilmiştir.
Deniz Komitesi: Liman şirketinden Hakkı ve Abdurrahman Bey ile liman reisi Zihni Bey'den oluşan komite, denizdeki seyyar ve sabit aydınlatmayı tespit etmek, sporcuların deniz hareketlerine yardım etmek ve deniz eğlenceleri için program hazırlamakla görevlendirilmiştir.
Balo Komitesi: Fırka Reisi Necip Mecit Bey, Kasapoğlu Kadri Bey, Kadıoğlu Fahri Bey, Ziraat Bankası Müdürü İhsan Bey, İş Bankası Müdürü Enver Bey, Muallim Fazilet Hanım ile Muallim Nezihe Hanım'dan oluşan komite, balonun nerede yapılacağını tetkik etmek ve balo programını hazırlamak, yiyecek ve içecek listesi oluşturmak ve cazbandı hazırlayarak dekorasyon, aydınlatma ve inzibat işlerini tespit etmekle görevlendirilmiştir.
Vilayet merkezinin yanı sıra kaza ve nahiyelerde komiteler oluşturulması için de kaymakamlara ve nahiye müdürlerine emir verilmiştir. Bu bağlamda bayramın coşkulu bir şekilde kutlanması için her türlü tedbir alınmış, resmi ve hususi bütün müessese ile kazaların ve nahiyelerin sarf edecekleri fişek ihtiyaçları sorularak derhal cevap vermeleri istenmiş, banka müdürlerinin katılımı ile de Halkevinde bir toplantı gerçekleştirilerek yapılması gerekenlerle ilgili fikir alış verişinde bulunulmuştur[28]. Ayrıca bütün müessese ve cemiyetlere birer tezkere gönderilerek üç gün zarfında yapılacak işler hakkında bilgi verilmiş ve kutlamalar esnasında kullanılacak havai fişeklerin komite tarafından satın alınacağı bildirilerek, inhisarca verilen sürenin bitmek üzere olduğu belirtilerek ihtiyaçların ivedilikle tespit edilerek bildirilmesi istenmiştir[29].
Kutlama komitesi, sık sık toplanarak bayram hazırlıklarını takip etmek suretiyle şehrin kutlamalara eksiksiz bir şekilde hazırlanmasını sağlamıştır[30]. Bu süreçte komiteye en büyük desteği ise yardımcı komitelerin[31] yanı sıra Halkevi, Muallimler Birliği[32], Tayyare Cemiyeti[33] gibi müesseseler vermiştir. Bunlardan da yapmış olduğu çalışmalarla Halkevi öne çıkmıştır.
Kutlama için yapılan hazırlıklar kadar bayram coşkusunun yurt genelindeki herkes tarafından hissedilmesi de büyük önem arz etmiştir. Bu doğrultuda köyler de kutlama programı kapsamına alınmış[34] ve köylerin süslenmesi için de Cumhuriyet Halk Fırkası teşkilatı tarafından yeni kabul edilen ölçülere uygun hazırlanmış olan bayraklardan 400 adet gönderilmiştir[35]. Bunun yanı sıra bayram süresince köylülerin çift sürmeyecekleri, köylerinden ayrılmayacakları ve kutlamalara iştirak edecekleri belirtilmiştir[36].
Bayramı özel kılmak amacıyla bayram süresince köylülere mahsus bir gazete neşredilerek ücretsiz olarak dağıtılması, şehirde çıkmakta olan gazetelerin bayramın ilk günü sekiz, diğer günleri dörder sayfa olarak neşredilmesi, yaşanan coşkunun gelecek nesillere aktarılması amacıyla da vilayet genelindeki kutlamaları ihtiva eden bir broşürün neşredileceği açıklanmıştır[37].
Kutlamalar çerçevesinde şehrin süslenmesine özel bir önem verilmiştir. Bu bağlamda vilayet kutlulama komitesince şehrin muhtelif mahallerine oniki tak kurulmuştur[38]. Ayrıca şehirdeki binalar elektrikle aydınlatılmış, bayrak ve defne dalları ile de süslenmiştir[39]. Bu esnada binalara asılacak bayrakların kanuni şekline uygun olmasına dikkat çekilerek yasal ölçülere sahip olmayan bayrakların asılmasının yasak olduğu duyurulmuştur[40]. Buna rağmen nizami ölçülere sahip olmayan bayrakların satıldığı görülmüştür. Bu durum Yeni Mersin Gazetesi'nde “Bu Nasıl Bayrak” başlıklı yazıda şu sözlerle eleştirilmiştir:
“Bayrağımızın bir rengi, bir şekli, bir ölçüsü, bir nispeti bunları temin için de bir nizamnamesi vardır. Bunun haricinde yapılacak olan bayraklar nizami olamayacağı gibi Türk varlığının timsaline de büyük hürmetsizlik yapılır.
Dün çarşıda bir adam, bayrağımızla hiçbir münasebeti ve benzeyişi olmayan binlerce kırmızı beyaz kâğıdı Türk bayrağı diye satıyor ve bunu da çocuklar, köylüler bayrak diye para verip alıyorlardı.
Bayrak diye satılan kâğıt parçasının 28 santim boyunda, 10 santim eninde, yarısı beyaz yarısı kırmızı bir mustatil ay, mustatil ayın ortasına yıldızla beraber kırmızıya gelen yerleri beyaz, beyaza gelen yerleri kırmızıdır.
Katiyen Türk bayrağı ile hiçbir benzer noktası bulunmayan bu bayraklar satılırken maalesef hiç kimse müdahale ederek mani olmuyor. Vaziyeti alakadarların ehemmiyetle nazarı dikkatine arz ederiz”[41]
Binalar bayram için süslenirken Maarif Vekâleti'nin talimatı doğrultusunda şehirdeki okullar da süslenmiştir[42]. Binaların süslenmesinde ise bilhassa Türk bayrağı kullanılmıştır. Bu nedenle artan bayrak ihtiyacını karşılamak üzere şehirdeki terziler sabahlara kadar çalışmak zorunda kalmışlardır[43]. Şehrin süslenmesi işi devam ederken onuncu yıl kutlamalarına özel uygulamalardan birisi olan Cumhuriyet Marşı'nın vatandaşlarca öğrenilmesi için de harekete geçilmiştir. Bu doğrultuda CHF İçel Vilayet Heyeti Reisliği tarafından şu duyuru yayınlanmıştır:
“Cumhuriyetimizin onuncu yıl dönümü kutlulama şenliklerinde bir ağızdan okunmak üzere yüksek komisyon tarafından hazırlanan Cumhuriyet Marşı önümüzdeki Pazar gününden başlayarak her hafta Pazar, Salı ve Perşembe günleri saat 17'de Halkevi binasındaki salonda Muallim İrfan Bey tarafından umuma öğretilecektir. Bütün vatandaşların sayılan günlerde ve tayin edilen saatte Halkevine gelmeleri ve bir ağızdan marşı söylemeğe iştirak etmeleri rica olunur. ”[44]
1 Ekim gününden itibaren de Halkevi salonunda Onuncu Yıl Marşı'nın öğretilmeye başlanacağı ilan olunmuştur. Marşın öğrenilmesi için yoğun çaba sarf eden fırka vilayet heyeti reisi Necip Mecit Bey, 1 Ekim günü çalışmalar başlamadan önce Belediye Reisi Mitat Bey ile birlikte Halkevi salonuna gelerek hazırlıkları kontrol etmiş, bu sırada marşı öğretecek olan Muallim Hikmet, H. İrfan, Cemil ve Hicazi Bey ile de görüşmüştür. Saat 17.00'de de Vali Vekili Atıf, Halkevi Reisi Mansur, daire müdürleri, memurlar ile halkın doldurmuş olduğu salonda piyano, keman ve flüt eşliğinde çalışmalar başlamıştır[45]. Gazeteler de sayfalarında marşa yer vermek suretiyle bu sürece destek vermişlerdir[46]. Buna rağmen kutlulama komitesi, resmi ve hususi bütün müesseselere tebligatta bulunarak, marşı herkesin öğrenebilmesi için Halkevindeki derslere katılımın sağlanmasını istemiştir[47]. Bu derslere bilhassa öğrenciler yoğun ilgi göstermiş ve ilk etapta da farklı okullardan gelen 500 öğrenci derslere katılmıştır[48]. Bu süreçte köyler de unutulmamış ve Halk fırkası tarafından muallimi bulunmayan köylerde köylülere marşı öğretmek için öğretmenler görev-lendirilmiştir[49].
Kutlamalarda öğretmenler de aktif bir şekilde rol almıştır. Bu bağlamda öğretmenler, Onuncu Yıl Marşı'nı öğrenip öğretmişler, okullarda cumhuriyet ve inkılâp konularında konferanslar vermişler ve sahnelemek üzere de temsil çalışmışlardır[50]. Bu çalışmalarının yanı sıra köyleri ve köylüleri de bayrama hazırlamışlardır[51].
Temsiller, halka verilmek istenen mesajın doğrudan verilebilmesi bakımından önem arz etmiştir. Mersin'de de bayram süresinde birisi Muallimler Birliği, ikisi Halkevi Temsil Komitesi tarafından sahnelenmek üzere üç temsil verileceği belirtilmiştir[52]. Bu doğrultuda birinci gece Muallimler Birliği tarafından Halkevi müsamere salonunda “Kahraman” piyesi, ikinci gece Halkevi Temsil Komitesi tarafından “İstiklal” piyesi ile “Şeriye Mahkemesi” komedisi, üçüncü gece yine temsil komitesi tarafından “Yarım Osman” piyesi ile “Şeriye Mahkemesi” komedisinin sahneleneceği açıklanmıştır. Bunların dışında Orta Mektep öğrencilerinin de sinema binasında Faruk Nafiz Bey'in “Kahraman” ve “İnkılap Çocukları” isimli piyeslerini sahneleyeceği belirtilmiştir[53].
Onuncu yıl kutlamalarına özel bir diğer uygulama da halk kürsüleridir. Şehrin muhtelif yerlerine kurulacak olan bu kürsülerde, önceden adını yazdırmak suretiyle isteyen kişiler cumhuriyete dair duygu ve düşüncelerini paylaşma imkânına sahip olmuştur. Cumhuriyet rejiminin faziletlerinden birisinin de düşünce hürriyeti olduğu ifade edilen bu uygulama ile bütün bireylerin düşüncelerinin önemsendiği ifade edilmek istenmiştir. Bayram süresince açık olan bu kürsülerde konuşma yapmak isteyenlere yönelik olarak da CHF Vilayet İdare Heyeti Reisliği tarafından şu duyuru yapılmıştır[54]:
“Büyük günde söz söyleyecek vatandaşlara;
Önümüzdeki cumhuriyet bayramının heyecanları içinde bir kısım vatandaşların “İstiklal”, “Cumhuriyet” ve “İnkılaplar” hakkındaki duygu ve düşüncelerini umuma ifade etmek isteyeceklerini ümit ediyor ve bu kabil zevatın çokluğuna inanıyoruz. Bu cihetle Cumhuriyet bayramında şehrin muhtelif dört yerinde hitabe kürsüleri konulacaktır.
Şu kadar ki herhangi bir intizamsızlıktan sakınmak için hatiplerin her birine tahsis edilecek gün ve saatleri daha evvelden tayin etmek lazım geliyor. Fırkamıza mensup olsun olmasın umuma hitap etmek isteyen vatandaşlarımızın bu ayın on dokuzuncu Perşembe günü akşamına kadar fırkaya müracaatla isimlerini kaydettirmelerini rica ederim.
C.H.P. İçel Vilayet İdare Heyeti Reisi Necip Mecit”
Duyuru üzerine şehrin muhtelif meydanlarına kurulan halk kürsülerinde konuşma yapmak üzere otuzyedi hatip ile yüz civarında kişi müracaat etmiştir[55]. Ayrıca Ankara’daki konuşmaları dinleyebilmek amacıyla da şehrin meydanlarına radyo tertibatı kurulmuştur[56].
Onuncu yıl kutlamalarına mahsus gerçekleştirilen uygulamalardan birisi de genel af kanunudur. Devletle halkın kaynaşmasının amaçlandığı uygulamada, Hilafetin kaldırılması ve Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkarılmasına dair 431 sayılı kanunda yazılı şahıslar ile 150’likler olarak bilinen kişiler kapsam dışında tutulmuştur[57]. Bu durum af beklentisi içerisinde olan bir kısım 150’likte hayal kırıklığı yaratmıştır[58]. Uygulama kapsamında Tarsus’ta otuzbir mahkûm tahliye edilmiştir[59].
Onuncu yıl kutlamalarının gerçekleştirildiği yere ise Cumhuriyet Meydanı adı verilmiştir. Eylül sonunda Yeni Mersin Gazetesi’nde yer alan bir haberde;
“Her gün telgraf haberleri olarak memleketin her tarafından cumhuriyet bayramına yapılan hazırlıkları ve her vilayette, her kazada ve köylerde açılan cumhuriyet meydanlarının inşaatının ilerlemekte olduklarını yazıyoruz. Mersin de bu işe lakayt değildir ve hatta memlekette çalışması itibari ile en ileri gelenlerden sayılabilir. Teşekkül eden kutlulama komitesi sık sık toplanıyor işleri kararlaştırıyor. Yalnız Mersin'de Cumhuriyet Meydanı olarak neresi tespit olunmuştur. Veya onbinlerce kişinin toplanacağı hangi meydan tensip edilmiştir. Şu vaziyette Mersin'de Cumhuriyet Meydanı olacak geniş bir saha yoktur. Eğer genişletilerek yapılacak bir meydan düşünülürse şimdiden faaliyete geçmeli ve Mersin'e layık bir meydan açmalıdır”[60] denilerek yetkililerin dikkati çekilmeye çalışılmıştır. Bu yazıdan kısa bir süre sonra Mersin’de Cumhuriyet Meydanı olarak Gazi İlk Mektebi karşısındaki meydanlık alanın belirlendiği açıklanmıştır[61].
Bayram kapsamında Sergi ve Grafik Komitesi tarafından onbeş vilayetin cumhuriyet idaresi altında göstermiş olduğu iktisadi hareketlilik ile maarifine, nafıasına, belediyeciliğine, hayır cemiyetlerine, fabrikalarına ve atölyelerine dair veriler ile eserlerin numune, fotoğraf, yazı, rakam ve grafiklerinin yer alacağı bir serginin açılacağı duyurulmuştur[62]. 29 Ekim günü Ticaret Mektebi binasında açılacağı belirtilen sergide sergilenmesi düşünülen malzemelerin ise 10 Ekim'e kadar gönderilmesi istenmiştir[63]. Kutlamaların merkezi olan Ankara'da da bir inkılap sergisi açılması planlanmıştır. Mersin Maarif İdaresi de sergilenmek üzere eski devir ile yeni devirde yapılan mekteplerin modelleri ile öğrencilerin kullanmış oldukları defterlere ait numuneleri göndermiştir[64].
Kutlamalar kapsamında inşaatı devam eden müesseselerin inşasının tamamlanarak açılışlarının bayram günlerinde gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. Bu doğrultusunda Mersin Maarif İdaresi de yapımı devam eden Belenkeşli, Arpaç, Sarı İbrahimli ve Benzin Çukuru mıntıkalarındaki yatı mekteplerinin inşaatlarının tamamlanarak bayramın ikinci günü açılışlarının yapılması için büyük çaba göstermiştir[65]. Açılışların görkemli bir şekilde gerçekleştirilmesi için de yatı mekteplerinin yer aldığı köylerin ahalisinin yanı sıra yakın köylerin ahalisinin de törenlere katılması planlanmıştır[66]. Ayrıca halkı susuzluktan büyük sıkıntı çeken Gözne'de de daha önce kullanılmakta iken zamanla yatağı değişmiş olan çeşmenin etrafında 70-80 metre hafriyat yapılarak inkılâp çeşmesi adıyla güzel bir çeşme yapılmıştır[67].
Vilayet genelindeki hazırlıkların tamamlanmasıyla birlikte de bayram günü beklenmeye başlanmıştır. Bu sırada bayram kutlama programı da ilan edilmiştir[68].
Mersin’de Bayram Kutlamaları
Birinci Gün
Aylardan beri devam eden hazırlıklar sonucunda şehir baştanbaşa renk ve ışığa bürünmüş, Türk büyüklerinin fotoğrafları asılmış, taklar kurulmuş, bütün evler bayrak, defne dalları, elektrik lambaları ve fenerlerle süslenmiştir. Hazırlıklarını tamamlayarak bayram sabahını bekleyen Mersinliler, sabahın alaca karanlığında evlerinden çıkarak Cumhuriyet Meydanı'na doğru hareket etmiştir. Bu sırada şehri büyük bir sevinç dalgası kaplamış ve kadını-erkeği, büyüğü-küçüğü, zengini-fakiri bütün Mersinliler caddelerden büyük bir sel gibi meydana akmıştır. Vatandaşlar meydandaki yerini alırken fırka ocakları da önlerinde fırka ve ocakların adı yazılı bayraklarla fırka merkezine gelmişler, buradan da önlerinde bando ile birlikte meydana gelerek yerlerini almışlardır. Fırka, halkı heyecana getirmek üzere de kırk kişilik bir komite kurmuştur[69].
Bayram saat 10.00’da Vali Salim Bey'in onbinlerce Mersinlinin doldurduğu Gazi İlk Mektebi önündeki Cumhuriyet Meydanı'na gelmesiyle başlamıştır. Alay Kumandanı ve askerlerden başlayarak sırasıyla Orta Mektep, ilk mektepler, İdmanyurdu, dikiş-nakış mektebi, berberler ve terziler cemiyetleri ile hayır cemiyetlerinin bayramlarını tebrik ederek halk fırkası vilayet ve ocak heyetlerinin önüne gelen Vali Bey, fırkanın bayramını ise şu sözlerle kutlamıştır:
“Aziz fırka arkadaşlarım;
Çalışmamızın ve muvaffakiyetimizin ve büyük Gazi'nin bize verdiği imanla büyük günü yaşatıyoruz. Gaziden aldığı ilhamla halk fırkası, bu milleti daha çok mutlu günlere kavuşturacaktır, var olsun halk fırkası ve onun büyük reisi Gazi”.
Vali Bey yerine geçtiği sırada Ankara radyosunun büyük güne giriyoruz, aziz millet bayramını Gazi hazretleri ile beraber yaşayacak sözleri ile Gazi hazretlerinin TBMM'de sefirlerin tebriklerini kabul ettikten sonra Cumhuriyet Meydanı'na geldiğini işaret eden bir alkış tufanı duyulmuştur. Vali Bey'in yerine geçmesini müteakiben verilen işaret üzerine şehir bandosu İstiklâl Marşı ile Onuncu Yıl Marşı'nı çalmış, bu esnada meydana toplanmış olan onbinlerce kişi de bandoya eşlik etmiştir. Büyük bir ahenk içinde söylenen marşlardan sonra on yılın yüksek manası anlatılmış, akabinde de H. Kazım Bey kürsüye çıkarak şu konuşmayı yapmıştır:
“Yurdu ve budunu çok karanlık bir uçurumdan, derin bir yokluktan şerefli bir devlet olarak parlak yarına götürerek milli kurtuluşun büyük başı olan başbuğu yem lürkıye nin diriliş ve yükseliş aleminin ruhu ulu reisimiz, adı adlardan üstün, ünü ünlerden öte büyük aziz şefimiz bize gösterdiğin bu yolda, ülkü yolunda bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da seninle birliğiz, senden aldığımız hızla bu yolda hep beraber milletçe öz ülküye yürüyeceğiz. Emanetin 15 milyonu dolduran sadık bekçileriyiz.
Onuncu yıl dönümünü çok büyük ve içten gelen sevinçlerle kutluladığımız bu en büyük bayram günümüzde senin ünlü adını saygılarla anıyor ve seni milletçe selamlıyoruz. En büyüğümüz, başkumandanımız Ulu Gazi”.
Valinin konuşmasını bitirdikten sonra meydanın Silifke Caddesi cephesinde yer alan tribüne geçmesi ve askeri muzikanın da tribünün karşısındaki yerini almasıyla birlikte geçit merasimi başlamıştır. Bu bağlamda ilk olarak askerler, Jandarma Mektebi öğrencileri ile harp malulleri yürümüştür. Askerler ile harp malullerinin geçişi sırasında caddenin iki tarafını doldurmuş olan halk konfeti saçarak ve alkışlayarak tezahürat yapmıştır. Askeri birliklerin geçişinden sonra alay muzikasının yerini Muallim İrfan Bey'in idaresindeki şehir bandosu almıştır. Şehir bandosunun çaldığı marşlar eşliğinde de öncelikle polis müfrezesi ile okullar geçmiştir. Okullardan ise ilk olarak önde beyaz bluz, lacivert elbise giymiş kız öğrenciler ile kasket, açık yaka beyaz gömlek, lacivert elbise ve beyaz iskarpin giymiş Orta Mektep izcileri ile erkek öğrencileri yürümüştür. Büyük bir disiplin içerisinde gerçekleştirilen ve halktan büyük alkış alan yürüyüşü, Orta Mektep öğrencilerinin hazırlamış olduğu bir araba içinde ve iki döner sütun üzerinde yerli mallarımızı teşhir eden bir bedia ile öğretmenleri nezaretinde Cumhuriyet, Çankaya, İnönü, İsmet Paşa, Kayatepe, Kurtuluş ve Küçük Mektep gibi ilk mektep okullarının öğrencilerinin geçişi takip etmiştir. Okullardan sonra sırasıyla Hilal-ı Ahmer Cemiyeti'nin şefkat ve yardım hissi uyandıran yataklı bir arabası eşliğinde yaralı iki asker ile hasta bakıcı iki kadın, Himaye-i Etfal'in süslediği ve cemiyetin gayesini anlatan bir araba, Tayyare Cemiyeti'ni temsilen biri kadın biri erkek iki tayyareci, Milli İktisatlar Birliği'nin temsili tablosu, Terziler Cemiyeti ile biçki yurdunu temsil eden arabalar ile çalıştıkları saha kıyafetiyle İdmanyurdu şubeleri geçmiştir. Bunlardan sonra ise önde Türk bayrağı ve fırka bayrağı olduğu halde CHF vilayet ve kaza idare heyeti reisi ve azalan ile Kiremithane, Mesudiye, Nusratiye, Mahmudiye, Bahçe Mahallesi ocakları, davul, zurna, ut ve keman gibi müzik aletleri eşliğinde Berberler Cemiyeti ile merasim meydanını dolduran halkın geçişi gerçekleşmiştir. Halkın geçişiyle birlikte de Cumhuriyet Meydanı'nda yapılacak olan merasim sona ermiştir.
Cumhuriyet Meydanı'ndan sonra Gümrük Meydanı'na ve oradan da Yoğurt Pazarı'na gidilmiştir. Burada fırka kaza heyeti reisi Veysel Bey canlı bir nutuk söylemiş, Doktor Muhtar Bey de heyecanlı bir destan okumuştur. Öğleden sonra saat 14.00’de ise Ticaret Mektebi salonundaki serginin açılışı yapılmış ve dört hatip tarafından konuşmalar yapılmıştır.
Saat 14.30'da İsmet Paşa, Cumhuriyet ve Kurtuluş mekteplerindeki sergilerin açılışı gerçekleştirilmiştir. Saat 15.00'de İdmanyurdu sahasında atletik müsabakalar yapılmış ve müsabakalar sonucunda arkadaşları arasında Arap Ali namıyla anılan bir genç birinci olmuştur. Bunun üzerine Vali Bey, bu gencin Cumhuriyet Ali diye çağrılmasını emretmiştir. Akşam ise askerler, mektepler, İdmanyurdu cemiyetleri ile binlerce kişi ellerinde fenerler ve meşaleler ile Cumhuriyet Meydanı'nda toplanmıştır. Bu sırada Cumhuriyetin ilan saati olan 21.00'de top atılmış, halk ve bütün nakil vasıtaları da inkılap için can verenlerin hatırasına hürmeten bir dakikalık saygı duruşu gerçekleştirmiştir. Top atıldığı anda şehirdeki bütün fabrikalar, limandaki vapurlar ile liman şirketinin motorları beş dakika düdük çalarak cumhuriyetin on yılının bitip ikinci on yılına girildiğini ilan etmişlerdir. Müteakiben Halk Fırkası Vilayet Reisi Necip Mecit, Belediye Reisi Mitat, Kaza Heyeti Reisi Veysel Bey'in olduğu fener alayı hareket etmiştir. Kışla Caddesi, Tüccar Kulübü, Gümrük Meydanı önünden geçerek hükümet caddesine giren ve Ziraat Bankası önünden sola dönüp Yoğurt Pazarı, Zabit Yurdu önünden tekrar geçerek Cumhuriyet Meydanı'na gelen fener alayı, yaşasın cumhuriyet, yaşasın Gazi, yaşasın Türk milleti tezahüratlarıyla yürüyüşüne son vermiştir. Bu esnada öğrenciler, Halkevi müsamere salonunda bir müsamere gerçekleştirmiş, müsamereden sonra da muhtar ve Kaymakamzade Hayri Bey birer konuşma yapmıştır. İlk gün kutlamaları Tüccar Kulübü'nde düzenlenen balo ile sona ermiştir[70].
İkinci Gün
Bayramın ikinci günü saat 08.00’den itibaren Yoğurt Pazarı'nda toplanmaya başlayan Mersin halkı, şehir bandosu tarafından çalınan parçalar ile hatiplerin yaptığı konuşmalardan sonra bandonun çaldığı Cumhuriyet Marşı'na eşlik ederek Cumhuriyet Meydanı'na gelmiştir. Vali Salim Bey, Halk Fırkası Vilayet Heyeti Reisi Necip Mecit, Belediye Reisi Mitat, Halkevi Reisi Mansur Bey'in tören alanındaki yerini alması üzerine saat 10.10'da bandonun çaldığı İstiklâl Marşı ile merasim başlamış, marştan sonra da meydanı dolduran halk hep bir ağızdan Onuncu Yıl Marşı'nı söylemiştir. Marş bitince Belenkeşli Mektebi'nden bir şehit çocuğu “Ankara” şiirini okumuştur. Şiirden sonra Orta Mektep öğrencilerinden bir şehit kızı canlı bir hitabede bulunmuş, hitabeyi yine bir şehit çocuğu tarafından okunan “Cumhuriyet Destanı” takip etmiştir. Halk arasından Bekir Efendi adında bir zat da kürsüye çıkarak bir konuşma yapmıştır. Konuşmadan sonra toprak alma merasimi yapılmıştır. Buna göre başta Vali Bey olmak üzere Fırka Reisi Necip Mecit, Belediye Reisi Mitat, Halkevi Reisi Mansur ve harp malullerinden Emin Bey ile Orta Mektebin yüksek sınıfından yaşça en büyük bir kız ile erkek öğrenci kazma ile kürsünün yanındaki toprağı kazmış ve bu topraktan birer avuç alarak önceden hazırladıkları koyu kırmızı atlas torba içine koyarak ağzını mühürlemişlerdir[71]. Bu sırada kürsüye çıkan denizyolları acentesinden Niyazi Bey, yapmış olduğu konuşmada merasimle alınan toprağın neden Ankara'ya gönderileceğine değindikten sonra yapılan uygulamanın yurt bütünlüğünün hakikatte olduğu gibi zahiren de örneği sayılacağını belirtmiştir. Niyazi Bey'in heyecanlı konuşmasından sonra halk arasından arabacı Kazım çavuş isminde birisi kürsüye çıkarak halk dili ve görüşü doğrultusunda bir konuşma yapmıştır. Kazım çavuş konuşmasında, “Mersinliler! Yaşasın ile iş bitmez, yaşatmak için iş lazımdır” demiş ve cumhuriyetin korunması için gelecek nesle verilecek terbiyeyi işaret ederek, “Dostunuzu, düşmanını biliniz, çocuklarınıza her zaman şu dostun, şu düşmanındır diye anlatın” dedikten sonra devlet otoritesine ve emre itaate dair şu örneği vermiştir:
“Balkan muharebesinde yedi sekiz Bulgar yaralı esir almıştık. Bizim asker onlara su vermek istedi. Hepsinin de susuzluktan dudağı çatlamıştı. Niye içmediklerini sorduk. Onbaşımız Türkler su verirse için diye emir vermedi dediler”. Kazım çavuşun konuşmasıyla birlikte de toprak alma merasimi sona ermiştir.
Toprak alma merasiminden sonra saat 11.00'de Verem Dispanseri pavyonunun açılışı gerçekleştirilmiştir. Muallim İrfan Bey'in idaresindeki şehir bandosunun çaldığı İstiklâl Marşı ile Onuncu Yıl Marşı'nın söylenmesinden sonra Sıhhat Müdürü Remzi Bey canlı bir konuşma yapmıştır. Remzi Bey konuşmasında, “Bu pavyon Ulu Gazi'nin işareti ile memlekette sağlık bilgisine verilen ehemmiyetin ve halkımızın gösterdiği canlı alakanın eseridir. Bu pavyonda verem denilen kara belaya tutulan vatandaşlar sıhhat bulacaklardır” demiştir. Konuşmadan sonra da Vali tarafından binanın açılışı gerçekleştirilmiştir. Bu sırada Veremle Mücadele Cemiyeti Reisi Doktor Şükrü Bey'in pav-yon hakkında verdiği izahat dinlenmiş ve binayı gezenlere şekerleme ikram edilmiştir.
Saat 14.00'de liman şirketinin yeni yaptırdığı “Cumhuriyet” isimli römorkörün denize indirilme merasimi yapılmıştır. Merasimden sonra liman şirketinin bütün vasıtaları parasız olarak halkın emrine tahsis edilerek eğlenceli bir deniz gezintisi gerçekleştirilmiştir[72]. Geziden sonra saat 15.00'de Devlet Demiryolları fidanlığının arkasındaki sahada cirit oyunları oynanmış[73], saat 17.00'de Zabit Yurdu'nda danslı bir çay ziyafeti düzenlenmiş[74], saat 20.00'de de liman şirketinin nakil vasıtaları ile bir deniz gezintisi yapılmıştır. Gezi esnasında Onuncu Yıl Marşı söylenerek havai fişekler atılmıştır[75]. Gece ise Halkevi Temsil Komitesi tarafından Halkevi müsamere salonunda ve Çankaya, İsmet Paşa ile Gazi Paşa mekteplerinde müsamereler verilmiştir[76]. Müsamerelerle birlikte de ikinci gün kutlamaları sona ermiştir.
Üçüncü Gün
Bayramın son günü diğer günlerden daha heyecanlı bir şekilde kutlanmıştır. Üçüncü gün kutlamaları Muallim İrfan Bey'in idaresindeki şehir bandosunun saat 08.00’de Tarla Meydanı'nda milli parçalar çalmaya başlamasıyla başlamıştır. Bandonun çalmış olduğu parçalarla heyecanı artan halk, saat 09.00'da bando ile birlikte Halkevi önüne gelerek evin önünde kurulmuş olan kürsünün etrafında toplanmıştır. Halk Fırkası Reisi Necip Mecit ile Halkevi Reisi Mansur Bey'in de iştirak ettiği kalabalıkla ilgili olarak Yeni Mersin Gazetesi şu bilgiyi vermiştir:
“Şehirli köylü birbirine karışmış ve hep bir ağızdan Onuncu Yıl Marşı’nı söylüyor, yaşa Gazi, yaşa fırka, yaşasın halkevleri diye bağırıyordu. Bu coşkunluk karşısında en imansızlar bile taşar. Ne mutlu ulu Türk Milletine ve ne mutlu Halk Fırkasının gayesine doğru koşan Halkevindeki köylü, şehirli on binlerce vatandaşa”.
Halkevi önündeki kürsüye ilk olarak Orta Mektep öğrencilerinden Adile Türkan çıkarak “Cumhuriyet Destanı”nı okumuştur[77]. Adile'den sonra milli vapurlar acentesinden Ali Rıza Bey bir konuşma yapmıştır. Ali Rıza Bey'in Türk vatanında Türkçe konuşmak ve konuşturmak yolunda ant içmek teklifine ise bütün Mersinliler iştirak etmiştir. Andın verdiği heyecan dalgası arasında Orta Mektep öğrencilerinden Orhan adında bir öğrenci “Vatan” şiirini okumuştur. Şiirden sonra Muhtar Hilmi Bey çok gür bir sesle cumhuriyetten önceki ve sonraki ordumuzu mukayese eden bir konuşma yapmıştır. Hilmi Bey konuşmasının sonunda herkesi orduya selama ve yurt için can verenlerin hatırasını taziz için bir dakikalık saygı duruşuna davet etmiştir. Müteakiben Orta Mektep birinci sınıf öğrencisi Burhan “Dumlupınar Destanı”nı okumuştur. Burhan'ın dakikalarca alkışlanan şiirine yapılan tezahürattan aldığı ilhamla heyecanından yerinde duramayan arabacı Kazım çavuş yerinden fırlayarak kürsüye çıkmış ve “Ben bir arabacıyım. Bu meydanda size söylemek salahi-yetini bana cumhuriyet verdi, Halkevi verdi. Biraz evvel vatanımızda Türkçe konuşturmaya ant içtik. Ben de arabacılığımda gördüğüm bir vakayı ibret olsun diye anlatacağım:
Bir Rum aileyi arabama aldım, iskeleye götürdüm. Bunlar mübadeleye tabi idi ve Yunanistan’a gideceklerdi ve Türkçe konuşuyorlardı. Bunları almaya gelen bir Yunan memuru Rumların Türkçe konuşmasına kızdı. Yanına gelerek, “Siz Yunanistan’a gidiyorsunuz, Yunanca konuşacaksınız. Türkiye’den ayrılıyorsunuz, Türkçe burada kalmalı dedi. Vatandaşlar bu da mı bize ders olmaz. Teklif ediyorum vatanımızda yabancı dil konuşmamaya ant içiyoruz” demiştir.
Kazım çavuşun sözleri üzerine ant tekrarlanmıştır. Anttan sonra Orta Mektep ikinci sınıf öğrencisi Şükriye Fikret “Cumhuriyet Destanı”nı okumuştur. Şükriye Fikret’ten sonra ise belediye münadisi Tokatlı Ahmet Efendi, “Ordumuzda zafer yurdumuzda zafer, yolumuzda zafer yaşasın cumhuriyet” redifli kendisinin yazdığı bir destanı okumuştur. Alkışlarla dinlenen destanı Orta Mektep öğrencisi Lütfi ile Selahaddin’in heyecanlı konuşmaları takip etmiştir[78]. Konuşmalardan sonra hep bir ağızdan Onuncu Yıl Marşı söylenerek Gümrük Meydanı’na gelinmiştir. Geniş meydanda okunan ve herkesin eşlik ettiği marş esnasında işyerlerinin camları sarsılmıştır. Meydanın önüne konulan kürsüye önce Orta Mektep öğrencilerinden bir köylü çocuğu olan Ahmet çıkarak Besim Atalay Bey’in “Onuncu Yıl Destanı”nı, Osman Mücahit isimli öğrenci Kemalettin Kamu’nun “Zafer Yollarında” şiirini, yine bir köylü çocuğu olan Ali ise “Ankara Destanı”nı okumuştur. Bunlardan son-ra kürsüye çıkan Hasan Dayı Bey ise tayyareciliğin aldığı ehemmiyetten ve Millî Mücadele yıllarında Türk tayyarecilerinin fedakârlığından bahsetmiştir. Gümrük Meydanı’nda yapılan merasimdeki son konuşmayı ise Cemil Kamil Bey yapmıştır. Cemil Bey konuşmasında çok heyecanlı bir şekilde Türkçe konuşturmanın lüzumunu izah ederek, başka milletlerde dil birliğini temin için yapılan hareketleri örneklerle anlatarak vatanımızda dilimizi konuşmayanları vatandaş saymayalım demiştir. Bu esnada dil için içilmiş olan ant tekrar edilmiştir. Halkevinin tertip ettiği program esnasında gerçekleşen konuşmalar ve dile getirilen öneriler halkın düşüncesini yansıtması bakımından önem arz etmiştir. Gümrük Meydanı’ndaki törenden sonra ise deniz yarışları başlamıştır. Kayık ve yüzme yarışlarının yapıldığı müsabakalara halk yoğun ilgi göstermiş ve iskeleden Belediye Bahçesine kadar olan sahil hınca hınç dolmuştur. Saat 12.30’da biten yarışmalarla birlikte öğleden önceki kutlama merasimi de sona ermiştir. Öğleden sonra ise Halkevinde toplanan binlerce kişi Bahçe Mahallesi’ne gitmiştir. Mahalle halkının da iştirak ettiği programda mahalledeki takın önüne konulmuş olan halk kürsüsünden çeşitli konuşmalar yapılmış ve Türkçe konuşmak yolundaki ant tekrar edilmiştir. Saat 14.00’de Vali Bey tarafından Ziraat Bankası’nın istasyon civarında yaptırdığı tütsü yerinin açılışı gerçekleştirilmiş[79], saat 15.00’de de İdmanyurdu sahasında çok heyecanlı bir maç oynanmış, maçtan önce de spor şenlikleri yapılmıştır.
Akşama doğru ise Tarsus bandosu ile Mersin ve Tarsus köylüleri yüzlerce kişilik gruplar halinde ve davul zurnalar eşliğinde şehre gelmiştir[80]. Halkevi tarafından karşılanan köylüler, önlerinde Türk bayrağı ile süsledikleri Gazi'nin fotoğrafı olduğu halde şehirde bir süre yürüyerek Cumhuriyet Meydanı'na gelmişler ve burada da çeşitli köy oyunları oynamışlardır. Saat 19.00'da ise askeri mektep öğrencilerinin de eşlik ettiği on binlerce kişi Cumhuriyet Meydanı'nda toplanarak bayramın birinci günü gerçekleştirilmiş olan fener alayını tekrarlamıştır. Bu esnada birçok havai fişek atılmış ve Gazi'nin portreleri çizilmiştir. Cumhuriyet Meydanı'na gelerek askeri alayın tertip ettiği şenlikleri seyreden fener alayı, davul ve zurnalarla çeşitli eğlenceler ger-çekleştirmiştir. Bu esnada ortalığı bir alkış tufanı kaplamış ve meydanı dolduran kalabalık hep bir ağızdan, “Yaşa yaşa büyük Gazi, yaşa yaşa ulu reis” diye gür bir sesle bağırmıştır. İlerleyen saatlerde ise Halkevi salonunda Hayri Bey'in yapmış olduğu konuşmayı müteakiben Muallimler Birliği tarafından Aka Gündüz'ün “Mavi Yıldırım” isimli piyesi sahnelenmiştir[81]. Halkevi temsil komitesi gençleri ise saat 21.00'de Cumhuriyet Meydanı'na gelerek kutlamalara iştirak etmişlerdir. Bu sırada Tarsus bandosunun çaldığı Cumhuriyet Marşı hep bir ağızdan söylendikten sonra Abdullah, Aziz, Hüseyin, Celal Cemil, Ahmet ve Cahit isimli kişiler şiirler ve destanlar okumuşlar, akabinde de “İstiklâl” piyesi temsil edilmiştir. Piyeste geçen saray için kahrolsun, istiklâl için yaşasın diye bağıran binlerce kişi, daha sonra fener alayına iştirak etmiş ve top atılıncaya kadar şehrin bütün sokaklarını ve çarşı içlerini Onuncu Yıl Marşı'nı söyleyerek dolaşmıştır. Saat 24.00'de atılan topla birlikte fabrikalar ve limandaki vapurlar sirenlerini çalarak bayramın sona erdiğini ilan etmişlerdir[82].
Kutlamalar esnasında çekilen telgraflarla da devlet büyüklerinin bayramları kutlanmıştır. Bu doğrultuda Mersin Halkevi tarafından Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Başbakan İsmet Paşa ile Cumhuriyet Halk Fırkası Umumi Kâtibi Recep Bey'e birer kutlama telgrafı çekilmiştir. Bunlardan Gazi'ye çekilen telgraf şu şekildedir:
“Ulu Gazi Hazretlerine;
Bize en değerli armağanınız olan cumhuriyetin onuncu yıl bayramını çok derin sevinçlerle kutlulayan Mersin'in uyanık gençliği, büyük milli reislerini en derin saygılarla andılar. Halkevi bu derin minneti yüksek huzurunuza sunar”.
Kutlama Komitesi adına da Vali Salim Bey tarafından Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Başbakan İsmet Paşa ile Kutlulama Yüksek Komisyonu Reisliğine birer tebrik telgrafı gönderilmiştir. Bunlardan Gazi Mustafa Kemal'e gönderilen telgraf şu şekildedir[83]:
“Milli Reis Gazi Hazretlerine
Yurdu ve milleti çok büyük bir uçurumdan şerefli bugüne ulaştıran ünlü reisimiz, senin yol göstericiliğinle kavuştuğumuz cumhuriyetin onuncu yıl bayramını çok derin ve uğultulu tezahürlerle ve candan gelen isteklerle kutlulayan Mersin halkının derin ve kalbi tazimlerini sunarız. Büyük milli reisimiz.”
Toprak alma merasimi münasebetiyle de Kutlulama Komitesi Reisi Vali Salim Bey tarafından Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal'e şu telgraf gönderilmiştir[84]:
“Onuncu cumhuriyet bayramının ikinci gününü çok derin tezahürlerle kutlulayan Mersin halkı toprak alma merasimi münasebeti ile de aziz milli reislerini büyük saygı hisleri ile andılar. Bütün halk derin bir vecd içinde yüksek adınızı anarken bize armağan ve emanet ettiğin cumhuriyeti kanları ile canları ile koruyacaklarına ant içtiler. Yüksek huzurunuza sunduğumuz bir avuç toprakla bütün Mersin halkının sana ve cumhuriyete olan sevgi ve bağlılık duygularını yolluyoruz. Büyüğümüz, büyük milli reisimiz.”
Bunların yanı sıra Baro tarafından da Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ile Cumhuriyet Halk Fırkası Umumi Kâtibi Recep Bey'e kutlama telgrafı gönderilmiştir[85].
Diğer İlçelerdeki Bayram Hazırlıkları
Tarsus
Tarsus'ta da bayramı kutlamak üzere bir komite oluşturulmuştur. Kaymakam Hayri Bey'in başkanlığında Belediye Reisi Muvaffak Ziya, Halk Fırkası Reisi Ziya, Şube Reisi Ali Rıza ve maarif memuru İsmet Bey'den oluşan komitenin yanı sıra nahiye ve köylerde de komiteler teşkil olunmuştur. Bayram töreninin yapılacağı ve Cumhuriyet Meydanı olarak adlandırılacak yer olarak da 7-8 bin kişi kapasiteli eski mezarlık seçilmiştir[86]. Şehirde bayram hazırlıklarına aylar öncesinden başlanmasına rağmen musiki komitesinin faaliyetleri yetersiz kalmıştır. Bu husus dönemin basınında, şehirde kadrosu muntazam bir bando olmasına ve bütün Tarsusluların Onuncu Yıl Marşı'nı öğrenmek istemesine rağmen komitenin dikkate değer bir hareketlilik göstermediği şeklinde eleştirilmesine neden olmuştur[87].
Onuncu yıl kutlamalarını özel kılan uygulamalardan birisi olan halk kürsülerinden Tarsus'ta da kurulmuştur. Bu kürsülerde istiklâl, cumhuriyet ve inkılâpla ilgili duygu ve düşüncelerini paylaşmak isteyenlere yönelik olarak da Tarsus CHF tarafından şu duyuru yayınlanmıştır:
“Tarsus CHF Riyasetinden;
Her vatandaşın cumhuriyet bayramında istiklal, cumhuriyet ve inkılaplar hakkındaki duygu ve düşüncelerini umuma ifade edebilmek için serbest kürsüler kurulmuştur. Herhangi bir karışıklığa meydan vermemesi için hitabede bulunacak vatandaşların yer ve saatlerinin tayin edilmesi için söz söylemek isteyen vatandaşların 26 Teşrinievvele kadar fırkamıza müracaat eylemeleri rica olunur”[88].
Bayram hazırlıklarını tamamlayan Tarsuslular, büyük bir heyecan ve sevinç içerisinde bayram gününü beklemeye başlamışlardır.
Silifke
Bayramın Silifke’de de parlak bir şekilde kutlanması için hazırlıklara aylar öncesinden başlanmıştır. Kaymakam Mitat Bey’in başkanlığında teşekkül eden kutlulama komitesi, Halkevinin salonunda sık sık toplanarak yapılacak işleri görüşmüştür. Bu süreçte öncelikle bayramın kutlanabileceği geniş bir alan arayışı içerisine girilmiş ve belediyenin yardımı sayesinde bu sorun çözüme kavuşturulmuştur. Buna göre Karşıyaka’daki eski mezarlığın olduğu yer düzeltilerek Cumhuriyet Meydanı olarak kullanılacak hale getirilmiştir[89].
Onuncu Yıl Marşı’nın öğrenilmesine Silifke’de de büyük önem verilmiştir. 22 Ekim günü başlayan ve Orta Mektep Musiki Muallimi ve Halkevi Musiki Şubesi Reisi Saip Bey’in piyano ile çaldığı marşı başta kaymakam ve belediye reisi olmak üzere bütün memurlar öğrenmek üzere Halkevi salonuna akın etmiştir. Bu nedenle salona dışarıdan sandalye getirilmek zorunda da kalınmıştır. Orta ve ilk mektep öğrencilerinin tamamı marşı öğrenirken, jandarma hazırlık kıtası da öğrenmek için Halkevine gelmeye başlamıştır. Yoğun ilgi gören marş çalışması, 23 Ekim günü 17.00-19.00 saatleri arasında gerçekleştirilmiştir. Bu esnada marşın güftesi de Halkevi tarafından çoğaltılarak çalışmaya gelenlere verilmiştir. Köylülere marşı öğretecek olan köy öğretmenlerinin çalışması ise perşembe ve cuma günleri sabah, öğle ve akşam saatlerinde gerçekleştirilmiştir[90].
Bayram kutlamaları kapsamında gerçekleştirilecek olan temsillerin ise Orta Mektep öğrencileri ile Halkevi Temsil Şubesi tarafından sahnelenmesi planlanmıştır. Bu doğrultuda Yüksek Komitenin göndermiş olduğu piyeslerden Orta Mektebin “İnkılap Çocukları”nı, Halkevi Temsil Şubesinin ise “İstiklal” piyesi ile bir komedi sahneleyeceği açıklanmıştır. Bayramın ikinci ve üçüncü günü akşamı gerçekleştirilecek olan temsillerin provaları ise Halkevinde yapılmıştır. Ayrıca mektep öğrencilerine Cumhuriyet Meydanı’nda ve müsamere gecelerinde okunmak üzere şiirler verilmiştir[91].
Gülnar
Gülnar’daki bayram kutlama çalışmaları kaymakam başkanlığında oluşturulan bir komite tarafından gerçekleştirilmiştir. Aylarca devam eden hazırlıklara neredeyse bütün Gülnarlılar katılmış, hazırlanan program ile de bayram coşkusunun herkesçe hissedilmesi amaçlanmıştır. Gülnarlılar evlerini yeşil çam dalları ile süsleyerek bayrama hazırlanırken şehrin muhtelif noktalarına da beş tak yapılmıştır. Halk Fırkası, belediye, mektep ve adliye dairesi tarafından yaptırılan ve bayramdan bir gün önce inşası tamamlanan takların süsleme ve aydınlatmaları da tamamlanarak bayram günü beklenmeye başlanmıştır[92].
Mut
Mut'ta da kutlama talimatnamesi doğrultusunda hazırlıkları yürütmek üzere bir komite oluşturulmuştur. Kaymakam Vekili Vehbi Bey'in başkanlığında oluşturulan komite, hazırlıkları büyük bir istek ve ciddiyetle yürütmüştür. Bu esnada zaman zaman toplanan komite, öncelikle yapılması gereken işleri tespit ederek yardımcı komite azalarını seçmiş ve bayramın büyük bir coşku içerisinde kutlanması için de her gün toplanarak çalışmaları takip etmiştir. Hazırlıkların tamamlanmasıyla birlikte de bayram günü beklenmeye başlanmıştır[93].
Diğer İlçelerdeki Bayram Törenleri
Tarsus
Tarsus'ta bayram, Cumhuriyet Meydanı'na toplanan şehirli, köylü onbinlerce kişinin İstiklâl Marşı'nı okumasıyla başlamıştır. İstiklâl Marşı'ndan sonra Onuncu Yıl Marşı söylenmiş, akabinde de ilk ve orta mektepler, sporcular, cemiyetler ve halk tarafından büyük bir geçit resmi yapılmış, nutuklar söylenmiştir. Gece de çok muazzam bir fener alayı tertip edilerek havai fişekler atılmış ve geç vakte kadar şenlikler devam etmiştir. Bayram ikinci gününde de planlanan program dâhilinde büyük bir heyecan ve sevinç içinde kutlanmıştır[94].
Üçüncü gün ise öğleden önce İstiklâl Harbi'nde şehit olan Mustafa Nail, Hacı İshak, Mulla Kerim ile hayatını kaybeden diğer şehitler için istasyon civarında yapılacak abidenin temel atma töreni yapılmıştır. İstiklâl Marşı'nın okunmasıyla başlayan tören, Belediye Reisi Muvaffak Ziya Bey'in nutku ile ihtiyat zabitlerinden ziraat memuru İbrahim Bey'in işgal esnasında yapılan mezalimi ve şehitlerin vatan uğrunda nasıl çalıştıklarını anlatan konuşması ile devam etmiştir[95]. Dava Vekili Mustafa Hayri Bey ile Burhanzade Kemal Bey'in yapmış olduğu konuşmalarla da tören sona ermiştir. Törenden sonra Tarsus bandosu tarafından çok güzel parçalar çalınırken her mektepten dörder öğrenci ile birer öğretmen kamyonla şehit Mustafa Nail'in ziyaret tepesinde bulunan mezarını ziyaret etmiştir. Gece ise Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan binlerce kişinin iştiraki ile büyük bir fener alayı yapılmış ve bayramın bittiği zamana kadar da şenlikler devam etmiştir.
Onuncu yıl kutlamalarına mahsus uygulamalardan birisi olan af kapsamında ise Tarsus'ta otuzbir kişi tahliye olmuştur. Bu durum bazı aileler açısından bayramı daha da özel ve anlamlı kılmıştır[96].
Bayram münasebetiyle Tarsus Cumhuriyet Halk Fırkası Heyeti İdare Reisi Ziya Bey tarafından Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, TBMM Reisi Kazım Paşa, Başbakan İsmet Paşa ile Cumhuriyet Halk Fırkası Umumi Kâtibi Recep Bey'e birer kutlama telgrafı çekilmiştir. Bunlardan Gazi Mustafa Kemal'e çekilen telgraf şu şekildedir:
“Milli varlığımızı koruyan ve bütün milletin kalbince sevinçle yaşıyan yüksek Cumhuriyetin Onuncu Yıl Dönümünü kutlulayan biz fırkacı arkadaşlar, bugüne erdiren Ulu Gazilerine candan bağlılıklarını ve yürekten gelen temiz duygu ve sonsuz saygılarını sunarlar. ”[97]
Ziya Bey, toprak alma merasimini müteakiben ise Gazi Mustafa Kemal'e şu telgrafı çekmiştir:
“Toprak alma merasimi, bugün saat 10’da Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan binlerce halkın neşe ve sevinçleri arasında talimatnamesine uygun olarak pek coşkun tezahürat ve alkışlarla yapıldı. Kalplerinde yaşattıkları cumhuriyetin feyiz ve saadetini benimseyen bütün halkı kendilerini bu mesut güne eriştiren Ulu Gazilerine yüksekten gelen derin ve temiz duygu ve saygılarını sunar ve kabulünü dilerler efendim.”[98]
Gülnar
Gülnarlılar bayram sabahı, Cumhuriyet Meydanı'ndaki davulların çalınmasıyla birlikte yeşil çam dallarıyla süsledikleri evlerinden çıkarak kutlamanın yapılacağı meydanda toplanmıştır. Bu esnada merkeze yakın sekiz köy halkının bir kısmı da atlı ve yaya olarak davul eşliğinde “Yaşasın cumhuriyet” diye bağırarak kasabaya girmiştir. Mahşeri bir kalabalığın toplandığı meydandaki törenler saat 10.00’da başlamıştır. İstiklâl Marşı ile Cumhuriyet Marşı okunduktan sonra göndere bayrak çekilmiş, bu sırada Gülnarlılar da bayrağa selam durmuştur. Müteakiben Kutlulama Komitesi Reisi Kaymakam Hıfzı Bey kürsüye çıkarak saltanat ile cumhuriyet devrini mukayese eden ve yaklaşık olarak bir saat süren bir konuşma yapmıştır. Toprak alma merasiminden sonra kürsüye çıkan Halk Fırkası Reisi Hacı Emin Bey’in fırka prensiplerini ihtiva eden konuşmasını çeşitli kişiler ile öğrencilerin şiir, konuşma ve destanları ile köylülerin hazırlamış olduğu milli oyunlar, eğlenceler ve cirit oyunu ile gece gerçekleştirilen fener alayı takip etmiştir[99].
İkinci gün sabahı ise Cumhuriyet Meydanı'nda bir maarif memuru tarafından eski ve yeni mektebin tedris ve terbiye şekillerini mukayese eden bir konferans verilerek öğrenciler tarafından çeşitli şiirler ile destanlar okunmuştur. Öğleden sonra ise ilk mektep öğrencileri tarafından “İstiklal” piyesi sahnelenmiştir. Okulun 300 kişilik salonunun hınca hınç dolması üzerine oyun, akşam tekrar sahnelenmiştir. Temsil esnasında bilhassa mandolin ve kemanla yapılan ront ve zeybek oyunları izleyicilerin büyük beğenisini toplamıştır. Müsamereden sonra okul salonunda Doktor Aziz ile Tahrirat Kâtibi Hilmi Bey birer konferans vermiştir[100].
Bayramın üçüncü günü, 9.00-12.00 saatleri arasında belediye ve Halk Fırkasına mensup kişiler tarafından yapılan konuşmalar ile başlamış, öğleden sonra da ilk mektep öğrencilerinin düzenlediği koşu gerçekleştirilerek çeşitli oyunlar oynanmıştır. Gece ise öncelikle belediyenin çay ziyafetine gidilmiş, ziyafetten sonra da Cumhuriyet Meydanı’nda toplanılarak sabaha kadar milli oyunlar oynanarak eğlenceli dakikalar geçirilmiştir[101]. Bayram genel olarak Gülnar'da çok samimi bir hava içerisinde büyük bir sevinç ve coşku ile kutlanmıştır.
Silifke
Bayram Silifke’de de yoğun bir katılımla ve büyük bir coşkuyla kutlanmıştır. Bu esnada Cumhuriyet Halk Fırkası Reisi Halil Bey tarafından Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Başbakan İsmet Paşa ile Cumhuriyet Halk Fırkası Umumi Kâtibi Recep Bey'e birer kutlama telgrafı çekilmiştir. Gazi Mustafa Kemal'e toprak alma merasiminden sonra da telgraf çekilmiş olup bu telgraf şu şekildedir[102]:
“Ulu Gazi Hazretlerine;
En mukaddes hakkını bahşetmek üzere uçurumlara sürüklenmiş olan Türk milletine layık olduğu şeref ve milli haysiyeti iade ve bütün milletlere gıpta verecek derecede saadetler temin eden şahsiyeti devletlerine karşı sunacağımız minnettarlık armağanının maddi kıymetini ölçemediğimizden memleket toprağımızdan bir nebzesini merasimi mahsus ile alarak takdim ediyoruz. Silifkelilerin bu armağanı takdim etmekle duydukları büyük zevk ve heyecanı zatı devletlerine hürmetle ve en büyük minnettarlık ve tazimat hisleri ile arz ederiz. Efendim.”
Köylerdeki Kutlamalar
Onuncu yıl kutlamalarını özel kılan uygulamalardan birisi de bayram coşkusunun bütün yurda yayılması için köylerin de kutlama programına dâhil edilmesi olmuştur. Program doğrultusunda İçel'in köylerinde de kutlama hazırlıkları yapılmıştır. Halk fırkası tarafından köylere gönderilen irşat heyetleri ile muallimler nezaretinde gerçekleştirilen hazırlıklar kapsamında bütün köyler bayraklarla ve ağaç dallarıyla süslenerek köylülere Onuncu Yıl Marşı öğretilmiştir. Bayram süresince de köylülerin çalışması yasaklanarak kutlamalara iştirak ederek eğlenmeleri amaçlanmıştır. Bu doğrultuda köylüler, bayram süresince davullar ve zurnalar eşliğinde muhtelif oyunlar oynayarak bayram coşkusunu doyasıya yaşamışlardır. Ayrıca maarif idaresince köylerde inşa ettirilen okulların açılışları da bayram günlerinde yapılarak daha anlamlı hale getirilmiştir. Bayramın üçüncü gününün akşamına doğru ise Mersin şehir merkezine yakın olan köylerdeki köylüler, süslemiş oldukları Gazi'nin fotoğraflarını ellerine alarak davullar ve zurnalar eşliğinde Cumhuriyet Meydanı'na gelmişlerdir. Burada yaptıkları köy şenlikleri ile bayramın coşkusunu ve heyecanını daha da artıran köylüler, Halkevi Temsil Komitesi'nin Cumhuriyet Meydanı'nda verdiği temsilin yanı sıra öğretmenler tarafından Halkevi salonunda verilen müsamereler ile fener alayına da iştirak etmişlerdir[103].
Kutlamalar Sırasında Mersin’de Yaşanan Müessif Bir Hadise: Çomuzade Davası
Mersin'de cumhuriyetin onuncu yılı kutlamaları halkın katılımıyla genel olarak büyük bir coşku içerisinde geçmiştir. Bununla birlikte bayramın ilk günü yaşanan ve İçel kamuoyunu aylarca meşgul eden müessif bir hadise, bayramın insanlara yaşatmış olduğu coşkudan ziyade bu hadise ile anılmasına sebep olmuştur. Yeni Mersin Gazetesi'nde yer alan habere göre olay şu şekilde vuku bulmuştur: Bir grup genç Cumhuriyet Marşı'nı söyleyerek caddelerde dolaştığı sırada “Şen Yuva” isimli mekâna uğramış, bu sırada mekânda bulunanlar ayağa kalkarak marşa iştirak ettiği halde bir kişi marşa iştirak etmemiş, marşa iştirak etmediği gibi ayağa da kalkmamıştır. Bu esnada kendisine yapılan ihtarlara hakaretle karşılık verince, gençler de kendisine aynı şekilde karşılık vermiştir[104]. Hadise her ne kadar gazetede bu şekilde yer almış ise de olayın yargıya taşınması üzerine tam olarak bu şekilde vuku bulmadığı ortaya çıkmıştır.
“Şen Yuva” isimli eğlence mekânında marşa iştirak etmediği ve marş söylenirken ayağa kalkmadığı iddia edilen kişi Çomuzade Kamil Bey'dir. Çomuzade Kamil Bey'in iddia edilen kişi olduğu ise olaydan sonra kendisine hakaret ettiklerini öne sürdüğü Cumhuriyet Halk Fırkası Vilayet İdare Heyeti Reisi Necip Mecit, kaza heyeti reisi Veysel ile kardeşi Dündar, Selahattin Cemal ve Hayri Bey aleyhine açtığı dava ile gündeme gelmiştir[105]. Mersin kamuoyunun merakla beklediği davanın ilk duruşması 5 Aralık 1933 günü saat 14.30'da gerçekleşmiştir.
Necip Mecit Bey ve arkadaşlarını oniki avukatın savunduğu dava, Sulh Ceza Mahkemesi salonunun dar olmasından dolayı Ağır Ceza Mahkemesi'nin salonunda görülmüştür. Mahkeme esnasında salonun davacı kısmında Çomuzade Kamil Bey, davalı kısmında ise Necip Mecit Bey, Veysel ve kardeşi komisyoncu Dündar, Silifke Ticarethanesi Müdürü Hayri ile Zirai Kredi Kooperatifi Müdürü Selahattin Cemal Bey yer almıştır. Baro Başkanı olan Avukat Hilal Kemal ile Ahmet Fuat, Mahmut Fuat, Seyfiddin, Halil Zaloğlu, Lütfi Naci ve Şükrü Bey de kendilerine tahsis edilen yere oturmuşlardır[106].
Hâkim Abdurrahman Bey kimlik tespitinden sonra Kamil Bey'e hadisenin nasıl meydana geldiğini sormuştur. Kamil Bey soruya, dilekçede yazdıklarını tekrarlayarak cevap vermiştir. Bunun üzerine Necip Mecit Bey, davacının dilekçesinde yazdığı şeylerin yalan olduğunu belirterek olayın şu şekilde vuku bulduğunu belirtmiştir: “Bayramın ilk günü akşamı büyük bir kafile ile marş söyleyerek sokakları dolaştığımız sırada halkın toplu bulunduğu bazı yerleri ziyaret ettikten sonra Şen Yuva'ya girdik. Bu sırada saz çaldığı için sazın çaldığı şarkıyı bitirmesini bekledik. Şarkının bitmesi üzerine de bazı kişiler Cumhuriyet Marşı'nı söylemeyi teklif ettiler. Bu teklifle birlikte ayağa kalkarak şapkalarımızı çıkardık. Ancak bu sırada sahnenin sol tarafından duran davacının milli hissiyata riayet etmemesi üzerine yanına giderek, “Vatandaş ayağa kalk, şapkanı çıkar ve bizimle beraber marşı söyle” dedim. Bu sırada münakaşayı işiten ve davacının ayağa kalkmadığını gören birçok kimse üzerine hücum etti. Bu vaziyet karşısında Başkomiser Haydar Bey'e haber gönderdim. Bu esnada bayramın fena bir hareketle bitmemesi için coşkun halkın önüne durarak davacıyı korudum. İddia ettiği gibi kendisine sövmedim ve hakaret de vaki değildir.”
Necip Mecit Bey, davacının kendisine alçak diye hitap ettiği iddiasına ise, “Davacımıza ayağa kalkmasını söylediğimiz zaman bu İstiklâl Marşı değildir, ayağa kalkmak mecburiyetinde değilim” dedi. Cumhuriyet Marşı'na karşı söylenen bu sözleri duyan halk da kendisine hücum etti”. Davacımız bu vaziyeti idrak etmeyen bir vatandaş dahi olsa bir vatandaşa alçak demek kudretinde olmadığını ifade etmiştir.
Veysel Bey, Hayri Bey ile Dündar Bey de Necip Mecit Bey'in söylediklerini tekrarlayarak davacı ile husumetleri olmadığını ve tahkir etmediklerini, hatta davacıyı vaki olan tecavüzden de kendilerinin kurtardıklarını söylemişlerdir.
Selahattin Cemal Bey ise Ne sövdüm ne de hakaret ettim. Bu efendi ile arkadaşlığımız da vardır. Cumhuriyete karşı hürmetsizlik etmesine rağmen kendisini himaye ettik. Ayağa kalk dendiği zaman, “Cumhuriyet Marşı kanuni değildir, ne oluyormuş” dedi. Bu sözleri üzerine, “KamilBey, ayağa kalkmakla cumhuriyete karşı hürmet göstermiş olacaksınız, şahsa değil. Cumhuriyete hürmet borçlusunuz” dedim. Buna rağmen kalkmayınca, “Halk hücum etti, hatta ben de yuvarlandım, düştüm. Biz sövmedik aksine kendisini koruduk” demiştir.
Avukat Hilal Kemal Bey'in müvekkilleri ile aralarında bir husumetleri olup olmadığı sorusuna Çomuzade Kamil Bey, “Necip Mecit Bey ile terzi Nahli Kerrum veresesinde olan bir alacağından, Veysel Bey ile komisyonculuk işlerinden, Dündar Bey ile de Veysel Bey'in kardeşi olmasından dolayı aralarında husumetleri olduğunu” söylemiştir.
Hilal Kemal Bey'in davacı bu hadisenin ayağa kalkmadığından ileri geldiğini itiraf ediyorlar mı? Sorusuna ise, “Marş söylenmiş değildir. Necip Mecit Bey doğru sahneye hücum etti. Çılgın bir vaziyet vardı, akılları başlarında değildi” şeklinde karşılık vermiştir.
Bundan sonra şahitlerin dinlenmesine geçilmiştir. Şahitlerden Hasan Basri Bey, Necip Mecit Bey'in davacıya ayağa kalkmasını ihtar etmesi üzerine Kamil Bey'in, “Niçin kalkacağım” dediğini, bu sırada araya giren Veysel Bey'in, “Kalk! Sen cumhuriyeti tahkir mi ediyorsun. Gençliği tahkir ediyorsun” demesi üzerine de davacının, “Ben cumhuriyeti sizden iyi bilirim” dediğini ve bu sözler üzerine de Kamil Bey'e hücum edildiğini belirtmiştir. Bir diğer şahit olan Yusuf Bey ise Necip Mecit Bey'in Kamil Bey'e, “Cumhuriyet Marşı çalınıyor niçin ayağa kalkmıyorsun” demesi üzerine davacının, “Kalkmaya mecbur değilim, ortada kanunen bir mecburiyet de yoktur” şeklinde cevap verdiğini ve Necip Bey'in amacına ulaşamaması üzerine de davacıya, “Alçak! Niye kalkmıyorsun” şeklinde hakaret ettiğini dile getirmiştir.
Şahitlerin ifadeleri üzerine Necip Mecit Bey ve arkadaşlarına söyleyecekleri bir şey olup olmadığı sorulmuştur. Söz alan Necip Mecit ile Veysel Bey, şahitlerin ifadelerindeki hakaretin mevcut olmadığını ve davacının iddia ettiği husumetin gayri varit olduğunu izah etmişlerdir. Diğer sanıkların da aynı ifade de bulunduklarını beyan etmeleri üzerine mahkeme, gelmeyen bir şahide yarım lira ceza vererek duruşmanın 19 Aralık günü saat 14.00'e tehirine karar vermiştir[107].
19 Aralık günü de Mersin gençliğinin davanın görüleceği mahkemenin koridorunu doldurmasından dolayı duruşma Ağır Ceza Mahkemesi Salonunda görülmeye devam etmiştir. Duruşmayı Seyhan Fırka Vilayet Heyeti Reisi ve Aksaray mebusu Süreyya Bey, gazeteciler, Mersin gençliği ile Tarsus'tan gelen birçok kişi takip etmiştir.
Mersin'de bulunan avukatların davayı kabul etmemesinden dolayı Çomuzade Kamil Bey'i Adana Barosu'na kayıtlı Avukat İlhami Bey savunmuştur. Hâkim Abdurrahman Bey'in İlhami Bey'in vekâletini tetkikinden sonra duruşma başlamış ve önceki duruşmaya gelmeyen şahit Refik Bey çağrılmıştır. Refik Bey de önceki gün ifade veren şahitlerden Yusuf Bey'e benzer bir ifade vermiştir. Bunun üzerine sanık vekilleri, müvekkillerine isnat olunan “hakaret” cürmünün vaki olmadığına dair hadiseye yakından şahit olan tüccar Enver Ali Bey, Argirzadeler ticarethanesinden Mehmet Ali Bey ile Mustafa Celal Bey, Teke köylü Hacı Mehmet Bey, Kurtuluş ticarethanesinden Ali Rıza Bey, Burhanlı Mustafa Bey, İş Bankası'ndan Rüştü Osman Bey, Maraşlızade Hacı Ali Bey, Yalınayak'tan Emin Bey ile Hamit Ali Bey'in dinlenmesini talep etmiştir. Bu talep üzerine duruşma, müdafaa şahitlerinin dinlenmesi için 7 Ocak 1934 günü saat 14.30'a tehir edilmiştir[108].
Mersinli gençler 7 Ocakta da mahkeme salonunun koridorunu hıncahınç doldurmuştur. Bu nedenle duruşma saat 15.00'de başlamak zorunda kalmıştır. Yalınayaklı Hamit Ali ile Burhanlı Mustafa Bey gelmediği için de Mustafa Celal Bey'in dinlenmesiyle duruşma başlamıştır. Mustafa Celal Bey ifadesinde bayramın ilk akşamı sekiz buçuk dokuz raddelerinde Şen Yuva'da otururken kalabalık bir grubun gazinoya geldiğini ve çalmakta olan sazın bitmesi beklendikten sonra Hayri Bey'in bir sandalyeye çıkarak, “Cumhuriyet Marşı’nı hep birlikte söyleyelim” şeklinde bir teklifte bulunduğunu ancak davacı ile iki arkadaşının ayağa kalkmadığını, bunun üzerine Necip Mecit Bey'in, “Vatandaş ayağa kalk ve bizimle beraber marş söyle” dediğini, davacının ise “Kalkmaya mecbur değilim” demesi üzerine münakaşanın büyüdüğünü ve birçok kişinin davacının bu hareketine karşı galeyana gelerek üzerine yürümek istediğini fakat gazinoya gelen polisin olaya müdahale ederek davacıyı dışarı çıkardığını, suçluların davacıya katiyen hakaret etmediklerini ve sövmediklerini, hatta gazinoda bulunanlar davacı üzerine yürümek istediği sırada suçluların yürüyenleri teskin ve davacıyı himaye ettiklerini söylemiştir.
Şahitlerden Ali Rıza Bey, Tekeli Hacı, Maraşlıoğlu Hacı Ali, Enver Bey, Mehmet Ali Bey ile Rüştü Osman Bey de Mustafa Celal Bey'in söylediklerini teyit eder nitelikte ifade vermiştir. Duruşmada hazır bulunan şahitlerin dinlenmesiyle birlikte mahkeme, gelmeyen şahitlerden Mustafa ile Hamit Ali Bey'e yarım lira para cezası vererek zorla getirilmelerine, diğer şahitlerden Maraşlızade Hilmi ile Yalınayak'tan Emin Bey'e de tebligat yapılmasına ve duruşmanın 16 Ocak günü saat 14.30'a tehirine karar vermiştir[109].
16 Ocaktaki duruşmada şahitlerden Burhanlı Mustafa ve Hamit Ali ile Emin Efendi dinlenmiş ve diğer şahitlerle aynı ifadeyi verdikleri görülmüştür. Şahitlerin ifadelerinin tamamlanmasıyla birlikte de Necip Mecit Bey ve arkadaşlarının davacının dilekçesinde kullandığını iddia ettikleri hakaretamiz sözlerden dolayı açtıkları karşı davaya geçilmiştir. Hâkimin söyleyeceği bir şey olup olmadığını sorması üzerine Çomuzade, dilekçesinde yazdıklarını tekrar etmiştir. Müteakiben mahkeme, dava vekillerinin müdafaalarını yapmak üzere 30 Ocak günü saat 14.00’e tehir edilmiştir[110].
30 Ocaktaki duruşmada öncelikle davacı vekili İlhami Bey'in ittihamnamesi okunmuş, müteakiben de Necip Mecit Bey ve arkadaşlarının vekilleri Baro Reisi Hilal Kemal ile Avukat Halil Zaloğlu, Lütfi Naci ve Seyfiddin Beyler müdafaalarını gerçekleştirmişlerdir. Suçlu vekilleri müdafaalarında, milli duyguya hürmet etmediğini iddia ettikleri Çomuzade'nin iddiasını çürütmeye çalışmışlardır[111]. Bu nedenle davayı Türklük ve millilik bağlamında ele almışlar, savunmalarını da bu düşünce üzerine kurmuşlardır. Hatta Avukat Halil Zaloğlu Bey, Çomuzade'nin savunmasını üstlenen Adana Barosu'na kayıtlı Avukat İlhami Bey'i gayri milli bir davayı kabul etmekle itham ederek Adana Barosu'nun kendisinden hesap sormasını istemiştir. Bu yönüyle dava, bir hukuk insanının bireylerin en tabi hakkı olan savunma hakkına yönelik yaklaşımını ortaya koyması bakımından da dikkat çekmiştir.
4 Şubatta sona eren mahkeme neticesinde Hâkim Abdurrahman Bey kararını açıklamıştır. Buna göre; “Suçluların davacıya sövdükleri dinlenen şahitlerin şehadeti ile usulen sabit olduğundan hareketlerine uygun olan Türk Ceza Kanunu'nun 482 inci maddesine tevfikan üç gün müddetle hapslerine ve birer lira ağır para cezası ile tecziyelerine, davacının şahsi istidanamesinde kullandığı bazı elfazı tahkiriye ile suçluları adiyen tahkir etmiş olduğundan hareketine tevafuk eden ceza kanununun yine mezkûr 482 inci maddesi mucibince 3 gün müddetle hapsine ve bir lira ağır cezayı nakdi ile cezalandırılmasına ancak 485 inci maddenin 2 inci fıkrası mucibince her iki taraf hakkında cezanın iskatına ve mütekabil manevi tazminat itasına mahal olmadığına ve masarifi muhakemenin münasafeten her iki taraftan alınmasına vicahan ve kabili temyiz olmak üzere karar verilmiştir. ”[112]
Karardan anlaşıldığı üzere mahkeme, hem Çomuzade hem de Necip Mecit Bey ve arkadaşlarını cezalandırmış, ayrıca mahkeme masrafının da iki taraftan tahsil edilmesine karar vermiştir. Mahkemenin kararındaki en dikkat çekici nokta ise Necip Mecit Bey ve arkadaşlarının Çomuzade'ye küfrettiklerinin şahitlerin şehadeti ile sabit olduğu şeklindeki ifadedir. Oysa dönemin yerel basınında yer alan mahkemeye dair haberlerde ve şahitlerin ifadelerinde Çomuzade'ye küfredildiğine dair herhangi bir bilgi yer almadığı gibi Çomuzade'nin saygısızlığına ve davalıların Çomuzade'yi galeyana gelmiş olan halkın elinden kurtardığına dair ifadeler sıkça zikredilmiştir. Basının hadiseyi bu şekilde vermesinde ise gazete sahipleri ile yöneticilerinin onuncu yıl kutlama komitesinde yer alması ile davanın adeta siyasi bir hüviyete bürünmesinin etkili olduğu anlaşılmaktadır.
SONUÇ
Cumhuriyetin onuncu yılı İçel'de büyük bir coşku ve sevinç içerisinde kutlanmıştır. Kutlamalar için aylar öncesinden başlayan hazırlıklara adeta bütün İçel halkı iştirak etmiştir. Halkla birlikte şehirde bulunan kurum ve kuruluşlar da sürece dâhil olmak suretiyle bayramın emsalsiz bir şekilde kutlanması için gayret sarf etmiştir. Ancak bu sürece bilhassa Cumhuriyet Halk Fırkası, Halkevi, öğretmenler ile öğrenciler büyük katkı sağlamıştır.
Onuncu yıl kutlaması, cumhuriyet idaresi altında ülkede meydana gelen değişimin ortaya konulması açısından da önemli bir vesile olmuştur. Bu doğrultuda kutlamalar esnasında özellikle eski dönem ile cumhuriyet döneminin mukayesesi yapılmak suretiyle cumhuriyet idaresinin farklılığı ve fazileti vurgulanmıştır.
Kutlamalar, yeni rejimin insanlar üzerinde meydana getirdiği değişimi ve toplumsal karşılığını görmek bakımından da faydalı olmuştur. Nitekim kutlama programı doğrultusunda yeni ve temiz kıyafetlerini giymiş olan İçel halkı; yaşlısı genci, köylüsü şehirlisi hep birlikte bayramı kutlamıştır. Kutlamalar çerçevesinde gerçekleştirilmiş olan tiyatro temsilleri ile insanların balolara ve fener alaylarına iştirak etmek suretiyle ortaya koydukları birliktelik ve bayram algısı, devrin idarecilerinin cumhuriyet ideolojisi etrafından inşa etmek istedikleri toplum düzeninin İçel'de başarıya ulaştığını da göstermiştir.
Ancak bayramın birinci günü yaşanan ve dönemin basınında “Çomuzade Davası” olarak ele alınan hadise, onuncu yıl kutlamalarından daha fazla kamuoyunu meşgul etmiştir. Bu durum davanın, bayramın ve yaşanılan toplumsal coşkunun önüne geçmesine, bir başka ifade ile onuncu yıl kutlamalarının davanın gölgesinde kalmasına neden olmuştur.
KAYNAKÇA
BCA, 030.10.185.352.13; 030.10.198.352.13; 030.18.01.01.39.70.12; 450.01.11.50.36.1; 490.01.11.50.36.1; 490.01.11.50.37.1; 490.01.11.53.36.1.
Düstur, 3. Tertip, Cilt II, V.
Resmi Ceride, 1341/1925.
Resmî Gazete, Kanun No 2305, Sayı 2437 (26 Haziran 1933); Kanun No 2318, Sayı 2530 (16 Ekim 1933); Kanun No 2319, Sayı 2536 (23 Ekim 1933); Kanun No 2320, Sayı 2536 (23 Ekim 1933); Kanun No 2321, Sayı 2536 (23 Ekim 1933); Kanun No 2322, Sayı 2536 (23 Ekim 1933); Kanun No 2739, Sayı 3017 (1 Haziran 1935); Kanun No 3466, Sayı 3950 (4 Temmuz 1938); Kararname No 14668, Sayı 2452 (15 Temmuz 1933); Kararname No 15073, Sayı 2532 (18 Ekim 1933); Kararname No 15098, Sayı 2535 (22 Ekim 1933); Kararname No 15113, Sayı 2535 (22 Ekim 1933).
TBMMZC, Devre II, Cilt 24; Devre IV, Cilt 16.
Ege, 10 Ağustos 1933; 15 Ağustos 1933; 20 Eylül 1933; 25 Eylül 1933;
26 Eylül 1933; 27 Eylül 1933; 10 Ekim 1933; 12 Ekim 1933; 15 Ekim 1933; 17 Ekim 1933; 20 Ekim 1933; 29 Ekim 1933; 30 Ekim 1933; 31 Ekim 1933; 2 Kasım 1933; 6 Aralık 1933; 20 Aralık 1933; 8 Ocak 1934; 5 Şubat 1934.
Yeni Mersin, 3 Ağustos 1933; 10 Ağustos 1933; 13 Ağustos 1933; 16 Ağustos 1933; 22 Ağustos 1933; 27 Ağustos 1933; 15 Eylül 1933; 24 Eylül 1933; 25 Eylül 1933; 26 Eylül 1933; 27 Eylül 1933; 28 Eylül 1933; 29 Eylül 1933; 1 Ekim 1933; 2 Ekim 1933; 3 Ekim 1933; 4 Ekim 1933; 5 Ekim 1933; 6 Ekim 1933; 8 Ekim 1933; 10 Ekim 1933; 17 Ekim 1933; 18 Ekim 1933; 22 Ekim 1933; 23 Ekim 1933; 24 Ekim 1933; 26 Ekim 1933; 29 Ekim 1933; 30 Ekim 1933; 31 Ekim 1933; 1 Kasım 1933; 2 Kasım 1933; 5 Kasım 1933; 20 Kasım 1933; 6 Aralık 1933; 20 Aralık 1933; 8 Ocak 1934; 17 Ocak 1934; 31 Ocak 1934; 1 Şubat 1934; 2 Şubat 1934; 5 Şubat 1934.
Akbayrak, Hasan, “Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Millî Bayramlar”, Tarih ve Toplum, Sayı 43 (1987), s.31-38.
Aslıyüce, Erdoğan, Türk Tarihinde İşbirlikçiler ve 150’likler, Yesevi Yayıncılık, İstanbul 2009.
Bolat, Bengül Salman, Millî Bayram Olgusu ve Türkiye’de Yapılan Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 2012.
Coşkuner, Kerem, “Onuncu Yıl Anısına Yapılan Yayınlar”, Toplumsal Tarih, S 118 (2003), s.94-95.
Cumhuriyetin Onuncu Yıl Dönümü İçin Yazılan Şiirler, Destanlar, Ankara 1933.
Çanak, Erdem, “Adana'da Cumhuriyet'in Onuncu Yılı Kutlamaları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, S 86 (Temmuz 2013), s.1-25.
------- , Atatürk ve Adana, Ankara 2016.
Çelebi, Mevlüt, Atatürk ve Manisa, Manisa Belediyesi Kültür Yayınları, Manisa 2007.
Çıkla, Selçuk, “Cumhuriyetin Onuncu Yıl Dönümü Anısına Yapılan Edebi Yayınlar”, Turkish Studies/Türkoloji Dergisi, S 1 (2006), s.45-63.
Demirhan, Nezahat, Cumhuriyetin Onuncu Yılının Türk İnkılâp Tarihindeki Yeri ve Önemi, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 1999.
Doğaner, Yasemin, “Cumhuriyet'in Onuncu Yıl Kutlamaları”, Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi, S 9 (2007), s.119-143.
Selim Nüzhet, “Cumhuriyetin Onuncu Yıldönümünde Yapılan Neşriyat”, Ülkü, S 12 (1933), s.443-455.
Sönmez, Cahide Sınmaz, “Cumhuriyetin Onuncu Yıldönümü Kutlamaları ve 26 Ekim 1933 Tarihli Genel Af Yasası”, Atatürk Yolu Dergisi, S 33-34 (2004), s.89-101.
Şapolyo, Enver Behnan, Cumhuriyet’in Onuncu Yıldönümü Ankara’da Nasıl Kutlandı 1923-1933, Ankara 1934.
Yüksek Kutlama Komisyonu, Köylülere Konferans, Ankara 1933.