GİRİŞ
3 Kasım 1914’te başlayan Çanakkale Muharebeleri 9 Ocak 1916’ya kadar aralıklarla yaklaşık 14 ay devam etmiştir. 18 Mart 1915’teki deniz harekatının ardından, Nisan, Haziran ve Ağustos aylarında çok kanlı muharebeler cereyan etmiş, dönemin en güçlü silahlarına sahip olan İtilaf devletleri ordusu, 9 Ocak 1916’da Çanakkale’yi tamamen terk etmek zorunda kalmıştır. Çanakkale Muharebeleri, deniz harekatı başta olmak üzere onu izleyen kara taarruzlarıyla sıradan askeri bir harekat olarak değerlendirilemez. Çanakkale Boğazı stratejik açıdan Osmanlı Devleti’nin payitahtının anahtarı olduğu gibi, iki kıtayı birbirine bağlayan iki önemli geçitten biridir[1]. Bu açıdan Çanakkale harekatı, özünde Boğazlara ve İstanbul’a egemen olma savaşıdır. Çanakkale boğazının bu öneminden dolayı, Osmanlı Devleti Çanakkale Boğazının savunması için tedbir alırken diğer taraftan İstanbul’un savunulması için de tedbirler alınacaktır.
Bilindiği üzere Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra antlaşmalar gereği boğazları bütün savaş gemilerine kapatmıştı. Ancak savaş sırasında İngiliz donanmasından kaçan Goben ve Breslau adlı Alman gemilerinin Çanakkale Boğazından geçişine izin verilmiş[2] ve ardından Osmanlı Devleti bu iki gemiyi satın aldığını bildirmesi üzerine bu gemileri takip ederek Çanakkale boğazının açıklarına gelen İngiliz donanması boğazların giriş ve çıkışını kapatmıştır . Bilindiği gibi bu iki savaş gemisi bir süre sonra Karadeniz’e açılıp Rus limanlarını bombardıman ederek, Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesine sebep olmuştur. Alman gemilerini takip ederek Çanakkale boğazının açıklarına gelen İngiliz gemileri Churcill’in talimatıyla 3 Kasım 1914 sabahı Çanakkale Boğazı’nın girişini bombardıman etmiş[4] ve Seddülbahir tabyasını önemli ölçüde zarara uğratmıştı. Keza 13 Aralık 1914’te bir B-11 İngiliz denizaltısı, gizlice Boğaz’a sokularak Kepez Burnu önlerinde, Mesudiye zırhlısını batırmıştı. Bu olay üzerine Nara Burnu hizasını bombalı, mayınlı ağlar gerilerek denizatlılara karşı önlem alınmıştır[5].
Bu gelişmelerden sonra 1915 yılının başlarından itibaren müttefikler dikkatlerini Çanakkale Boğazına çevirdiler. Ocak 1915 başlarında zor durumda olan Rusya’nın müttefiklerden yardım istemesi üzerine İtilaf Devletleri Londra’da, Çanakkale ve İstanbul’a yönelik taarruz kararı almışlardı[6]. Amaçları ise, boğazlan geçerek Rusya’ya gerekli yardımı ulaştırmak, Çanakkale ve İstanbul’u işgal ederek Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakıp, Almanya ile olan bağlantısını kesmekti[7]. Bundan sonra Osmanlı Genelkurmayına gelen istihbarat raporlarında itilaf devletlerinin boğaza saldırısının çok yakın olduğu bildiriliyordu. Bu konuda 15 Şubat 1915’te Doğu Akdeniz’de İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin toplanmakta olduğu konusunda da ayrıntılı istihbarat raporları gelmişti[8].
Boğaza yapılacak taarruz için hazırlıklar devam ederken İngilizler savaşın ilk evresinde boğazı yalnız donanmayla geçmeyi planlamıştı. Ancak Osmanlı kuvvetlerinin Süveyş kanalına yaptıkları taarruzun (4 Şubat 1915) başarısızlıkla sonuçlanması üzerine, harekat için Mısır’dan 50 bin asker, İngiltere’den de 29. Tümenin kara harekatı için Çanakkale’ye nakline karar verildi[9]. Müttefiklerin savaş planına göre donanma boğaz savaşını kazandıktan sonra birlikler hemen iki kıyıyı ve sonradan İstanbul’u işgal edeceklerdi[10]. Hazırlıkların tamamlanmasından sonra Çanakkale Muharebeleri 19 Şubat günü sekiz İngiliz ve Fransız zırhlısının Çanakkale’nin harici tabyalarını yedi saat süreyle bombardımana tutmasıyla başlamıştı[11]. Ancak 19 Şubat günü yapılan saldırıdan istenilen sonuç alınamamış ve tabyalar susturulamamıştı. Ertesi gün bombardımana devam edilecekti fakat gece havanın bozması yüzünden ikinci bombardıman ancak 25 Şubatta yapılabildi. Yedi saat süren bu saldırıdan sonra methal bataryalar tamamen susturulmuş ve sonra karaya birkaç yüz askerden oluşan bir İngiliz birliği çıkarılmıştı. Ancak 2 Martta saldırıya geçen Osmanlı birlikleri bunları geri püskürtmüştür[12].
A- OSMANLI HÜKÜMETİ’NİN BAŞKENT’İN KORUNMASI İÇİN ALDIĞI TEDBİRLER
Çanakkale dış tabyalarının tahribinden sonra, müttefik donanmasının zorlanmadan boğazı geçeceği ve beş altı saat içerisinde İstanbul kıyılarında görünebileceği düşünülüyordu. Bunun üzerine hükümet tarafından payitahtın korunması için bazı tedbirler alınmıştır[13]. Bu tedbirlerden birincisi, İstanbul şehri bombardımana maruz kaldığı esnada şehrin ihtiyacını karşılamak üzere polis müdür-i umumisinin emrine 3500 Lira tahsisine karar verilmiştir. İkincisi, Düşman donanmasının Çanakkale Boğazı’ndan geçme ihtimali halinde, Dersaadet telefon şirketi şebekesine el konularak, muhaberenin kontrol altına alınması uygun göründüğünden, şirketin işletilmesinde çalışan düşman devletlerin tabiiyetlerinden olanların şirketten çıkarılması zaruri olduğunda bu memur-u fenniye yerine, Macaristan’dan istenilen memurların yerleştirilmesi ve bunun için 2.000 lira tahsis edilmesine karar verilmiştir[14].
Ayrıca müttefik donanmasının Çanakkale’den geçince mümkün olduğu kadar uzunca bir süre meşgul edilmesi için Ayastafenos’tan Sarayburnu’na, Marmara’nın Anadolu sahiline ve Adalara makasvari ateş edecek toplar yerleştirilmiş, payitahtta düşman askerlerinin çıkma teşebbüslerine karşı da, payitahtın askerle müdafaası kararlaştırılmıştır. Diğer taraftan böyle bir tehlikeye karşı hükümet payitahtı 3 mıntıkaya ayırdı; Heyet-i vükela kararıyla, İstanbul ciheti Bedri Bey’e, Beyoğlu ciheti Emniyet Umum Müdürü İsmail Canbolat Bey’e, Üsküdar ciheti de Süleyman Kani Bey’e tevdi olunmuştur. Bu mıntıkalarda çalışanlar ordunun işini kolaylaştırmak için askerle sıkı işbirliği içerisinde olması kararlaştırılmıştır. İstanbul halkının iaşe sorunun karşılamak için de her mıntıkada birer iaşe komisyonu kurulmuştur[15].
B- OSMANLI HÜKÜMETİ’NİN BAŞKENT’İ TAŞIMA PLANI
Bu hazırlıkların yanı sıra Müttefik donanmasının Çanakkale’yi bombardıman etmeye devam ettiği sıralarda, düşman donanmasının Çanakkale Boğazı ‘nı geçerek İstanbul’u işgal etme ihtimali üzerine hükümet payitahtı İstanbul’dan Eskişehir ve Konya’ya naklederek, mücadeleye Anadolu’dan devam etme kararı almıştır[16]. Bu karar doğrultusunda Mefruşat müdürü Akif Bey Eskişehir’e giderek Padişah ve maiyeti için ayrı ayrı haneler tedarik etmiştir[17]. Konu ile ilgi 13 Haziran 1915 de Meclis-i Vükelada şu karar alınır: “Mabeyn-i Hümayun ile Hazine-i Hassa namına Eskişehir ‘de tefrik ve tefriş olunan mebani-i hususiye için merbut cetvel mucibince komisyon-u mahsusaca tadır olunan 58 Lira 75 Kuruş icrat-ı Şehriyenin( aylık kiranın) işgal tarihi olan 15 Şubat 1330 ( 28 Şubat 1915) den itibaren müterakimi olan meblağın... tesviyesi...”. Eskişehir’de tutulan binaların kiralan için üç karar daha vardır. Bunlar 27 Ekim 1915 de 45.249 kuruş, 26 Ocak 1916 da 96 Lira ve 15 Mart 1916 da 832 kuruş ödenmesine dairdir[18]. Ayrıca Padişah ve hükümeti taşımak üzere Haydarpaşa garında iki tren hazırlanmıştı. Birinci tren Padişah ile hanedanına, ikinci tren kabine ve hükümet erkanına mahsustu. Hazine-i Hümayuna ait kıymetli eşyalar ve harp masrafları için tahsis edilmiş olan bir milyon altın sandıklar içinde vagonlara konularak Konya’ya gönderilmiştir. Bununla birlikte Topkapı sarayındaki Mukaddes emanetler sandıklara yerleştirilerek muhafaza altında Konya’ya naklolunmuştur[19]. Sarayı taşıma hazırlıkları Martın ikinci haftası büyük ölçüde tamamlanmıştı. Bu hazırlıkların yanı sıra İstanbul’un polis karakollarında, şehri yakmak üzere varillerle benzin stoklanmaştı. Sanat eserleri müze mahzenlerine saklanmış ve Ayasofya da içinde olmak üzere, resmi binaların dinamitle uçurulması kararlaştırılmıştı. Amerikan Büyükelçisi, Ayasofya’ya dokunulmamasını isteyince Talat Paşa, “İttihat ve Terakki” içerisinde eski şeylere meraklı olanlar parmakla sayılır, biz hepimiz yeni şeyleri severiz” diye cevap verecektir[20]. Ayrıca Goeben Karadeniz’e kaçış için hazırlanmıştı[21]. Ali Galip Vardar Müttefiklerin Çanakkale Boğazını ablukaya almasından sonra İstanbul’da yaşananları şu şekilde nakletmektedir[22] : “Çanakkale Boğazlan çevrilmiş bulunuyordu devletin merkezi hakiki bir tehlike arz ediyor, İngiliz ve Fransız donanmasının zorladığı boğazlar şayet bir gün düşman eline geçerse, bu işin sonunun nereye varacağını düşünenler vardı. Bu çetin savaşların devam ettiği 1915 senesi yaz aylarında zaman zaman da bazı şaiyalar, payitahtın halkını, korku ve heycana duruyordu. Düşman donanmasını bugün boğazlardan geçmiş nerede ise İstanbul önünde gözükecek... İstanbul’a mütamadiyen Çanakkale ‘ye yaralı gelmekte, hastahaneler tıklım tıklım yaralılarla dolmakta idi. Fakat hastahaneler kafi gelmemiş, mekteplere el konulmuş bazıları da muvakkaten tatil edilmişti. İstanbul yavaş yavaş boşalıyor, hali vakti yerinde aileler Anadolu ‘ya göç ediyordu. Binlerce, onbinlerce vatan evladı Çanakkale ‘ye sevk ediliyordu”. Hükümet aldığı tedbirlerle İstanbul’da yaşanan bu panik havasının önünü almaya çalışmış, fakat bu panik havası Çanakkale’den iyi haberler gelinceye kadar devam etmiştir. Ziya Şakir Soko İstanbul’da yaşanan panik havasını şu şekilde nakletmektedir[23]: “Osmanlı bankasındaki paralar, halkın gözleri önünde Eskişehir’e naklediliyordu. Hükümet erkanına mensup birçok ailelerinde telaşla Anadolu’ya geçtikleri görülüyordu. Aynı zamanda, Padişah Beşinci Mehmet Reşat ile, Beylerbeyi sarayında mahpus bulunan sabık hükümdar Sultan Hamid’in de Konya’ya nakledileceklerine dair kuvvetli şaiyalar devran ediyordu. Çanakkale bombardımanı sıklaşmıştı. Ve İstanbul’daki telaşta arttıkça artmıştı. Anadolu’nun muhtelif şehirlerine baş döndürücü akın başlamıştı. Bazı nezaretler, mühim dosyalarını iç şehirlere naklediyorlar, memurlarının ailelerini göndermek için de dahiliye nazırı Talat Beyden izin istiyorlardı.” İstanbul’da yaşanan bu panik havası Çanakkale’den iyi haberler gelince kadar devam edecektir.
Müttefiklerin yaptığı genel taarruzun başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra İstanbul’daki panik havası sona ermiş ve payitahtı Anadolu’ya taşımak için hazırlanan planın uygulanmasından vazgeçilmiştir.
SONUÇ
Çanakkale muharebeleri sonuçları açısından Birinci Dünya Savaşının gidişatını derinden etkilemiştir. Türk kuvvetlerinin Çanakkale Boğazını kapaması, Birinci Dünya Savaşı’nın 1916’da biteceği düşüncelerini bitirmiş ve savaşın iki yıl daha uzamasını sağlamıştır. Savaşa katılan taraflar da askeri, siyasi, sosyal ve psikolojik derin etkileri olacaktır. Çanakkale Boğazı taraflar için ayrı bir öneme sahipti. İtilaf devletleri açısında Çanakkale Boğazı’nın ele geçirilmesi ve İstanbul’un düşmesi Osmanlı Devleti’ni barışı kabule zorlanması açısından çok önemliydi. Ayrıca Rusya ile yakın temas kurulacak silah ve malzeme karşılığında Rusya’dan malzeme getirilecekti. Diğer taraftan itilaf devletlerinin boğazlara yerleşmesi henüz savaşa girmemiş olan Balkan Devletleri üzerinde de etki yapabilecek ve bu devletler Almanya’nın başını çektiği ittifak grubundan uzak tutulacaktı[24]. Bu sebeplerden dolayı Çanakkale Boğazı’nın geçilmesi savaşın gelişimi açısından çok önemli bir aşamaydı. Diğer taraftan Çanakkale muharebelerinin Avrupa’yı Ortadoğu işlerine çekmek gibi bir sonucu olmuştur. İtilaf devletlerinin bu yenilgisiyle İngiltere Ortadoğu’ya daha çok itilmiş oldu.
Osmanlı Devleti açısından ise boğazların son derece önemli bir stratejik önemi vardı. Çünkü payitahtın anahtarı durumunda olan Çanakkale Boğazı müttefikler tarafından geçilmesi durumunda İstanbul işgal tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktı. İstanbul’un düşmesi durumunda Osmanlı Devleti’nin çöküşü kaçınılmazdı. Nitekim Mondros Mütarekesinden sonra yaşanan gelişmeler bunun açık kanıtı olacaktır. Bu yüzden hükümet boğazın savunması için tedbirler alırken aynı zamanda İstanbul içinde tedbirler alacaktır. Bu tedbirlerin arasında başkenti Anadolu’ya taşıma planı vardır. Hükümet müttefiklerin Çanakkale’yi geçerek İstanbul’u işgal etme ihtimaline karşı payitahtı Anadolu’ya taşıyarak mücadeleye Anadolu’dan devam etme kararı almıştır. Bu karardan Çanakkale savunmasının başarılı olmasından sonra vazgeçilmiştir.
Çanakkale muharebeleri Mustafa Kemal’in askeri ve siyasi kariyerinde çok önemli bir yer sahiptir. Çanakkale muharebeleri Mustafa Kemal’i muzaffer bir komutan olarak tarih sahnesine çıkarmıştır. Mustafa Kemal, Çanakkale muharebelerinden sonra bu milletle neler başarabileceğini görmüştür. Anadolu’nun işgal edilmesinden sonra askeri ve siviliyle millet Mustafa Kemal’in önderliğinde kenetlenecektir. Bu açıdan Türk bağımsızlık savaşına uzanan süreçte Çanakkale Muharebeleri çok önemli bir yere sahiptir.