Sporun, insan vücudunu bilimsel ve akılcı yöntemlerle şekillendirmede, sağlıklı ve zinde bir nesil yetiştirmede, toplumsal estetik ve disipline sahip çağdaş toplum yaratılmasında etkin rolünü kavrayan genç Türkiye Cumhuriyeti, 1920’li yıllardan itibaren spor alanında iki önemli hedefi ortaya koyar. Bu hedefler; sporu bütün yurtta yaygınlaştırmak ve spor kategorilerinin çeşitliliğini arttırmaktır. Böylece Cumhuriyet dönemiyle birlikte, güreş, ok atıcılığı ve avcılık gibi milli karaktere sahip sporların yanında modern sporlarla toplum yapı yenileştirilir ve spor toplumsal bir olgu olarak ele alınır. Uluslararası gelişmeler takip edilerek modern spor bilgisi ve yeni beden eğitimi metotları ülkede uygulanır ve önemli şahsiyetler yetiştirilir. Bu dönemde spor ve beden terbiyesi konusundaki etkin simalardan biri, yazdığı elliye yakın kitabı ve yüzlerce makalesiyle Selim Sırrı (Tarcan)’dır.[1]
Sporcu, subay, gazeteci, beden eğitimi öğretmeni, araştırmacı, idareci ve politikacı olan Selim Sırrı,[2] 1882 yılında kaydedildiği Galatasaray Sultanisi’nde sekiz yaşında başlayan spor ilgisini tüm yaşamı boyunca sürdürür. Spor ve jimnastik konusunda edindiği bilgi ve birikimini yazı, konferans, konuşma ve gösterilerle halka aktarmaya çalışan Selim Sırrı, bu birikimi yazdığı makale ve kitaplarıyla gelecek kuşaklara da aktarır.[3]
Halkı aydınlatma ve ülkede spor bilinç ve kültürünü oluşturmada her dönemde gayret gösteren Selim Sırrı, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e kadar sosyal, ekonomik ve siyasal kargaşanın fazla olduğu bir dönemde çıkardığı Terbiye ve Oyun Mecmuası (1911-1923) içerisinde “İdman Aleminde Kırk Sene” adlı çok sayıda makale yayınlar.[4] Burada kırk yıllık süre içinde öğrendiklerini ve tecrübelerini gençlere anlatan, onları beden eğitimi ve spor konusunda düşünmeye yönlendiren Selim Sırrı, Cumhuriyet Türkiyesi’nin sistemli bir beden eğitimi ve spor ruhunun gelişiminde sayısız çalışmalar yapar. 1909’da İsveç’te aldığı eğitimin yanında sonraki yıllarda uluslararası birçok kongreye de katılarak Batı medeniyetini, kültür ve spor hayatını inceleyen Selim Sırrı, beden eğitimiyle ilgili olarak toplum terbiyesine yönelik yazılar yazar ve konferanslar verir. Türk spor hareketinin öncülerinden olan Selim Sırrı, bugünkü 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın esasını teşkil eden Jimnastik Şenlikleri’nin Türkiye’de ilk defa düzenlenmesini sağlar.[5] Selim Sırrı, beden terbiyesi öğretmeni yetiştirilmesi, ilk beden terbiyesi okulunu açılması, Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü’nü kurulmasında etkin rol üstlenir.[6] Avrupa’daki deneyimlerinden edindiği bilgileri, eğitsel inceleme ve derlemelerini yazdığı elliye yakın kitabında anlatan Selim Sırrı, Servet-i Funun, Şehbal, Musavver Muhit, Resimli Kitap, Terbiye ve Oyun, Osmanlı Genç Dernekleri[7] ve Gürbüz Türk Çocuğu gibi dönemin önemli dergilerinde beden eğitimi, spor ve beden terbiyesi gibi konularda çok sayıda makale yayınlar.
Selim Sırrı, beden eğitimi ve sporun yaygınlaştırılması ve halk tarafından benimsenmesine yönelik yazdığı makalelerin bir kısmını özellikle çocuk büyütenlere rehber niteliğindeki dönemin en önemli aile ve çocuk dergisi olan Gürbüz Türk Çocuğu’nda yayınlar. Selim Sırrı’nın çocuğun beden terbiyesi, çocuk oyunları ve beden sağlığına yönelik otuzdan fazla makalesinin yayınlandığı Gürbüz Türk Çocuğu, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’de çocuk davasını üstlenen Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin yayınıdır. Her koşulda çocuk davasını, istikbal davası ve milli bir mesele olarak görüp hizmet verme amacıyla yayın yapan Gürbüz Türk Çocuğu, yetiştirilmesi hedeflenen gelecek neslin ihtiyacı olan eğitim, kültür ve sağlık konularında anne, baba ve çocuğa gerekli bilgi ve desteği verir niteliktedir. Öyle ki Gürbüz Türk Çocuğu, Ekim 1926 tarihindeki ilk sayısında[8] amacını; “Türk Çocuğu’nu gürbüz yetiştirmek ve Gürbüz Türk çocuklarından kuvvetli, sağlam bir millet vücuda getirmek...”[9] olarak belirtir.
Gürbüz Türk Çocuğu’nda, sağlık, eğitim ve sosyal ihtiyaçlarının yanında çocuğun sağlıklı ve zinde yetiştirilmesinde beden eğitiminin önemli olduğu düşüncesinden hareketle, çocuk yetiştirenlere bilgi verilir. Gürbüz Türk Çocuğu’nda her yaştaki çocuğun beden gelişimi, beden terbiyesi ve beden eğitimi ihtiyaçlarını ele alıp, öneriler sunan ve uluslararası alandaki gelişmeleri takip eden dönemin etkin ve uzman şahsiyetlerinden Selim Sırrı, bu ihtiyacı karşılamaya yönelik yazılar yazar. Selim Sırrı’nın dergideki yazılarının konusunu; beden ve ruh gelişimi, bebeklere ve çocuklara beden eğitimi, oyun ve jimnastik, oyunlara örnekler, oyuncaklar, oyunun yararı, tatil dönemlerinde çocukların oyunları, çocukların yaşlarına ve spora uygun giyim, temizlik, beslenme, oturuş pozisyonları, beden ile birlikte ruh ve zihnin de terbiyesinin sağlanması konuları oluşturur. Gürbüz Türk Çocuğu’nda Selim Sırrı’nın çalışmaları genel hatlarıyla değerlendirildiğinde; Cumhuriyet’in ilk yıllarında çocuğun beden terbiyesi konusunun nasıl gündem bulduğu ve çocuk yetiştirenlerin ihtiyaç duyduğu eğitim ve rehberlik hizmetinin nitelikleri ve bunların nasıl sunulduğu da ortaya çıkar. Selim Sırrı, çocuk yetiştirenlere çocuklarının beden eğitimine nasıl katkıda bulunacaklarını belirtmeye odaklanan yazılarını, özellikle ailelerden gelen sorulara göre ve onların ihtiyaçlarını düşünerek ele alır. Bu şekilde Selim Sırrı, birçok anne ve babadan gelen sayısız mektupla ailelerin beden terbiyesine yönelik yoğun ilgisini karşılar[10] ve okuyuculardan gelen sorular paralelinde daha geniş bir ihtiyaç kitlesine Gürbüz Türk Çocuğu aracılığıyla kendi bilgi birikimini sunar.
Selim Sırrı’nın, halkı bilgilendirme ve bilinçlendirme kapsamında ele aldığı önemli konulardan biri oyun ve jimnastik kavramı ve bedensel hareketlerin nasıl yapılabileceği meselesidir. Selim Sırrı, “Yavrularımıza Oyun mu Oynatalım, Jimnastik mi Yaptıralım? başlıklı yazısında; çocuğun bedeni ve eğitimi konusunda çocukların yaş ve beden gelişimine uygun oyun, jimnastik ve beden terbiyesini genel hatlarıyla değerlendirerek, çocukların ruhsal ve bedensel gelişimlerinin yavaş olduğu ve çocuğun bedensel gelişiminde oyun ve jimnastiğin önemli yer tuttuğunu anlatır. Bu bağlamda oyunun, çocukların zihinsel ve bedensel gelişimlerini, karar ve dikkat becerisi kazanmasını, ortak hareket ve paylaşım duygusu, hak ve görev bilinci gibi toplumsal normları öğrenmelerini sağladığını belirtir. Oyunun büyük ölçüde çocuğun kendisi tarafından yaratıldığı halde jimnastiğin vücudun ihtiyacına göre hareketin tür ve miktarını belirleyen bir bilim olduğundan bahseden Selim Sırrı, çocuğun oturması, emeklemesi ve yürümesini jimnastik niteliğinde görerek, bunların zorla yaptırılmasını doğru bulmaz[11] ve çocuklara hem oyun hem de jimnastik yaptırılmasını tavsiye eder. Çocuğun eğlenerek kabiliyetlerini geliştirdiği, toplumsal rolünü öğrenip uyguladığı ve vücudunu çevikleştirdiği ortamların önemini vurgulayan Selim Sırrı, çocukların oynayacağı oyunlara ilişkin bilgiler de verir.[12]
Çocuklar kendilerini idare etmeyi, disiplin ve paylaşım duygusu ve yılmadan tekrar girişimde bulunma kararlığını kazandıkları[13] oyunları için uygun oyun alanları ve oyuncaklar konusunda Selim Sırrı, çocuk bahçeleri ve çocuk parklarının öneminden bahseder. Çocukların ruhsal ve bedensel gereksinimlerinin karşılanmasında oyun, oyun alanı ve oyuncakların ne denli önemli olduğunun çok önceki tarihlerde ortaya konulmasına karşın, 1920’lerin Türkiye’sinde bu hayati meselenin hakkıyla takdir edilemediği siteminde bulunan Selim Sırrı, çocukların bedeni terbiyesine katkıda bulunulabilecek ortamların arayışındadır. Selim Sırrı, çocukların hareket ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda beden terbiyesi biliminden faydalanılması ile çocukların küçük yaşta bedensel disipline alıştırılarak sağlıklı ve zinde yaşam terbiyesi kazanabileceğini belirtmektedir.[14] Selim Sırrı diğer yazılarında; Avrupa’da çocuklar için hazırlanan çocuk bahçeleri, parklar ve benzer kurumlar hakkında bilgi vererek oyun[15], oyuncak, öğretmen tutumu, oyun alanları[16] ve disiplin konularını çeşitli açılardan değerlendirir.[17]
“Gürbüz Türk çocuklardan kuvvetli, sağlam bir millet vücuda getirmek...” gayesiyle yola çıkan dergi, arzu edilen nitelikli vatandaşın yetişmesi için uygun eğitimin verilmesine katkıda bulunmak amacıyla, çocuğun terbiyesi ve yetiştirilmesine dair meselelere geniş yer verir. Selim Sırrı, “Çocuk ve Terbiye”[18] konusunda; çocuğun korunması ve yetiştirilmesinin bütün anne ve babalar için milli bir görev olduğunu belirtirken, yetim ve kimsesiz vatan evladının korunmasının milletin istikbali ve toplumsal saadeti açısından önemli olduğunu vurgular. Vatan çocuklarının eğitimi ve korunması konusunda en hayırlı işlerin, başta aydınlar olmak üzere bütün halkın katılmasıyla yapılabileceğine ve bu yönüyle çocuk kavramının bilincine tam manasıyla varılması gerekliliğine inanan Selim Sırrı, çocuğun beden terbiyesi konularında cinsiyet, yaş, boy ve kilo orantılarına dair detaylı tablolar[19] ve gelişim bilgileri verir.[20] Çocukların oturuş şekilleri ve kemik gelişimi konusunu çizimler eşliğinde anlatan Selim Sırrı, küçük çocukların bel kemiklerinin çarpılmasının neden oluştuğu ve nasıl önlenebileceği konusunda ayrıntılı anlatımla sunar.[21]
Selim Sırrı’nın dergideki yazıları incelendiğinde, onun çocuğa bakışı da ortaya çıkar. Kendi çocuklarını ideal beden eğitimi tekniklerine göre yetiştiren Selim Sırrı, bakımsız çocuklarla ilgili yazısında önemli noktalara dikkat çeker. “Bakımsız Çocuklar; Yetimler- Öksüzler- Kimsesizler- Piçler” başlıklı makalesinde; hayvan ve bitkiye gösterilen özenin çocuklara gösterilmediği şikayetiyle başlayan Selim Sırrı yazısını, evlenirken bile sağlıklı çocuk ve sağlıklı nesil kaygısının olmadığı, doğan çocuğa iyi bakılmadığı ve bu cehaletin sonucu olarak çocukların ilk yaşlarında öldükleri, bebek bakımı konusunda bilimsel gelişmelerin ve eğitimin var olmasına rağmen bunların takip edilmediği tespitiyle sürdürür. Devamında bebek için önemli olan banyo temizlik, yatak ve beşik gibi fiziki ortamın; emzirme, sağlıklı süt hazırlama gibi bakımın yetersizliği üzerinde durur ve aşı, ilk gezinti, diş çıkarma, ilk adım, sütten kesme ve sonrasındaki beslenme gibi konularının annelere öğretilmesi gerektiğini vurgular. İsveç’teki genç kızların evlenmeden önce annelik sanatını öğrendikleri örneğini veren Selim Sırrı, bunun yalnız İsveç’te değil medenî dünyada uygulandığından, yetimhane, kreş, süt damlası ve bakım evlerinin varlığından bahseder. Kadınların iş hayatına katılmasıyla birlikte çocuk bakımı işinin yeni bir döneme girdiğini ve bu aşamada kreşlerin önemli olduğunu, bekar annelerin bebeklerinin ve kendilerinin hayatlarını tehlikelerden koruyacak kurumların olması gerektiğini, gazetelerde görülen cami önüne bırakılmış bebek haberlerine artık rastlanmaması için metruk çocuklar evi gibi kurumların kurulmasını öneren ve çocukların ziyan olmaması için okuyucularına çağırıda bulunan Selim Sırrı, kimsesiz, yetim veya çok fakir ailelerin çocuklarına yardım edilmesi ihtiyacından söz eder.[22]
Gürbüz Türk Çocuğu’nun okuyucularınca Selim Sırrı’ya sorulan sorular arasında; “İki yaşında bir çocuğum var, sıhhatine itina ediyor, jimnastiğe başlatabilir miyim, ne gibi hareketler tavsiye edersiniz? Üç yaşında bir kızım var. Bünyesi zayıftır, biraz fazla yaramaz, çok koşuyor, yerinde duramıyor, ayrıca jimnastiğe lüzum var mı? Gürbüz, kuvvetli bir oğlum var. Dördünü bitirdi. Uykusu iştihası mükemmeldir. Oyunu pek seviyor, evimizin bahçesi de müsait. Her gün ağaçlara tırmanıyor. Ben jimnastik yaptırmak istiyorum, siz ne dersiniz?” veya “çocuklara mahsus oyun kitabınız var mı? Bize ne gibi oyunlar tavsiye edersiniz? Futbol oynamak istiyor onu cesaretlendirelim mi?” gibi konularda bilgiler istenir. Sorulara cevaplar verirken öncelikle çocuğu: “Zayıf fakat harekete muhtaç bir mahluktur. Körpecik bünyesi bir sürat-i harikulâde ile inkişaf bulur. Uzviyeti tamamiyle teşekkül edinceye kadar şekilden şekle girer. Çocukluğun vasf-ı farkı kıvamsızlığıdır. Bu küçük, mudil makine mütemadiyen faaliyettedir. Çarklarında her gün yeni dişler peyda olur.”[23] diyerek tanımlar ve çocuğun doğduğundan buluğ çağına kadar vücudunun farklı aşamalarda büyüyüp geliştiğini; aynı zamanda akıl ve ruh sağlığının da bu gelişime paralel olduğunu belirtir. Çocukları mecmua-i tezat olarak değerlendiren Selim Sırrı, onların kıvamsız yapılarından dolayı kararları ve hareketlerinin değişken olduğunu belirtir ve oyun konusunda, “çocuk oyunla güler haykırır, sıçrar, eğlenir ve itiyatlar alır. Oyun sıhhat ve saadetin nazımıdır. Oyundan mahrum olan çocuk sudan mahrum olmuş çiçek gibi sararıp solar. İki buçuk yaşından itibaren çocuklara bazı oyunlarla ilgili iyi itiyatlar verilebilir ve bu oyunlar tedrici bir surette onların sıhhat ve karakterleri üzerine tesirini gösterir” diyerek oyun ya da jimnastiğin çocukların beden ve ruh sağlığı açısından önemini ifade eder.
Çocukları bağımsız, becerikli, girişken ve sağlıklı hale getirilirken, adale ve iradelerine hakim olmayı da öğretmeye dikkat edilebilmesi için teorik yerine pratik bilginin verilmesinin önemini vurgulayan Selim Sırrı, hangi yaşta hangi hareketin ne kadar ve nasıl yaptırılacağının iyi öğrenilmesini, doğru nefes alma, doğru duruş ve yürüyüşü yapma, uzuvları disipline alıştırma, çocukları hayat ile mücadeleye hazırlama yolunda oyun ve jimnastikten nasıl yararlanılacağını anlatır. Gerek oyun gerekse jimnastik yapılırken çocukların yorulmamasına dikkat edilmeli diyen Selim Sırrı, üç dört yaşındaki çocuklar için konuyu detaylı şu önerileriyle ele alır: “on dakikalık bir oyunu müteakip dinlenmek lazım geldiği zaman çocukları oturtmak caiz değildir. Yine hareketle dinlendirmeli. Mesela piyano veya keman sesiyle veya şarkı söylenerek yürüyüşe geçmeli, üç dört yaşındaki çocukları bir iki diye sayı sayarak yürütmek doğru bir şey değildir. Bu yürüyüşler şekilden şekle sokulabilir. En önde giden muallim veya mürebbi ne yaparsa küçükler onu taklit ederler. Ayağını vurarak yürür, adımlarını büyütür, gayet küçük adımlarla yürür. Ellerini başının üstüne koyarak topuklarını kaldırır, gayet sessiz yürür, şimendifer gibi süratle küçük adımlarla ilerler, koşar adımla yürür, yılankavi şekiller yapar, birden geri döner yürür. Dört ayak tavşan gibi atlayarak veya kuzu gibi emekleyerek yürür, el ele tutarak bir halka teşkil eder, bir sağa, bir sola koşarak yürürler. Ortaya toplanıp açılırlar. Bu muhtelif şekillerde yürüyüşler mini, minileri mutlu eder. Ondan sonra dinlendirici ve dikkati terbiye eden bir oyun yapılır”[24] Bu şekilde bütün çocukların hareketleri eş zamanlı ve gelen komutlara göre yapmayı öğrenerek disipline alıştırılacakları düşüncesinde olan Selim Sırrı, anne ve babalara kendi istedikleri sporlar için çocukları zorlamamalarını da tavsiye eder. “Genç annelerle haspi- hal” başlıklı yazısında Selim Sırrı; dünyaya yeni gelen bebeğin nasıl büyütüleceğini ve annelere çocuk büyütürken sadece doktor tavsiyelerini dikkate alması gerektiğini söyler.[25] Çocuk yetiştirenlere, öğretmen ve eğitmenlere de uyarılarda bulunan Selim Sırrı, disiplin adı altında çocuğu korkak, sevgisiz ve hareketsiz bırakmanın yanlışlıklarını belirterek, cezalandırma, ödüllendirme konularını değerlendirir.[26]
Halka “iyi yaşamak bir sanattır” anlayışını kazandırmak için günde 15 dakika yapılacak egzersizin beden sağlığı ve günlük dinamizm açısından önemini anlatan Selim Sırrı, yapılacak hareketlere ilişkin detaylı anlatımını kapsamlı bir hareket tablosu eşliğinde okuyucuya sunar.[27] Selim Sırrı, okuyucularına tavsiye ettiği ve kendi kızlarına uyguladığı modern beden eğitimini -daha sonra beden eğitimi ve jimnastik için Almanya’ya gönderdiği – kızlarını[28] nasıl yetiştirdiğini örnekleyerek ele alır. “Bir babanın hatıratı” başlığı ile okuyucusuna ulaştırdığı[29] yazısında, çocukları oyun ve oyuncak paylaşımı konusunda ikna edecek öğütler ve örnekler verir.[30] Çocukların terbiyesi ve iyi alışkanlık kazanmaları konusunda pedagogların ve uzmanların önerileri paralelinde birçok konuyu ele alan Selim Sırrı, aileleri ve çocuk yetiştirenleri yapması gerekenler konusunda bilgilendirerek; korkak çocuklar için korku ile mücadele etme yeteneğini çocuğa verme,[31] çocuklara iyi huylar kazandırılmasında belirli yaşlara dikkat etme, bilimin sunduğu olanaklardan yararlanarak oyunla eğitim vermenin faydalarını belirtir.[32] Çocuklara iyi alışkanlıklar kazandırma konusunda aç gözlü çocukların bu huylarından nasıl vazgeçirileceği, çocuklara paylaşım ve sahiplik duygusunun en olumlu şekilde nasıl kavratılacağı üzerinde duran Selim Sırrı,[33] toplumda yanlış olan bazı anlayış ve batıl itikatlara değinerek tıp ve fen ilmine göre açıklamalar yapar ve veremin kalıtsal değil bulaşıcı olduğu gibi bilgileri deneylerin sonuçlarına göre değerlendirerek halkı aydınlatır.[34]
1929’lu yıllarda Beden Terbiyesi Umum Müfettişi olan Selim Sırrı, çocuk haftasında çıkarılan özel sayıda, çocuklara nasıl faydamız dokunabilir? sorusuna günün koşullarında çeşitli cevaplar arar ve toplumsal dayanışmanın arttırılmasına katkıda bulunmaya çalışır.[35] Selim Sırrı, “sahipli ve sahipsiz çocuklar” başlıklı yazısında; çocuk olarak gerekli değeri gören ve ailesi tarafından kıymeti anlaşılan çocukları sahipli, şefkatten mahrum, yalın ayak, sefil ve perişan çocukları da sahipsiz olarak nitelendirerek; sahipsiz sokakta kendi kaderine terk edilen çocukların dilenci, yankesici, hırsız ve madde bağımlısı olacakları uyarısında bulunur. Bu çocuklara sağlıklı büyüme, sıcak yemek ve eğitim imkanı sunan en önemli kurum olan Türkiye Himaye-i Eftal Cemiyeti’ne herkesin kudreti oranında yardım etmesi gerektiğini anlatır.[36] Çocuğun önemini nüfus konusuyla da ilişkilendirerek çocuk ölümleri konusunda bir sosyal duyarlılık arayışına giren Selim Sırrı, milletlerin en büyük derdinin çocuksuzluk olduğunu ifade eder ve Türkiye-Fransa karşılaştırmasıyla çocuk ölümlerinin önlenerek nüfusun arttırılmasını ulusal savunma ve ülke geleceği açısından önemli görür. Fransa’nın 1920’li yıllardaki nüfus ve doğum istatistiklerini detaylı olarak verip üzerinde yorumlar yapan ve konuyu Türkiye’ye örnek olarak veren Selim Sırrı, Türkiye’de bu kadar detaylı istatistikler olmamasına rağmen uzun savaş yıllarının tüm Anadolu’yu ve insanını olumsuz koşullara sürüklediğinden söz eder. Türkiye’de çocukların çoğunun cehaletten öldüğü tespitini yapan[37] Selim Sırrı, bir neslin yetiştirilmesinde ortak sorumluluk alınması bilincini topluma vererek çocuk sefaletinin ve vefatının önlenmesi yönünde tüm anne ve babalara çağrıda bulunur.[38]
Gürbüz Türk Çocuğu, öncelikle çocuk yetiştirenleri bilgilendirmeyi hedeflemekle birlikte zaman içerisinde çocuklara yönelik yazılarını arttırır ve Selim Sırrı da bu değişime uygun olarak yeni hedef kitlesi olan çocuklara yönelik yazılar yazar. Çocuklara yönelik “konferans” başlığı altında çeşitli yaşlarda çocukların gelişimine uygun konuları ele alan Selim Sırrı, “çocuklarım” veya “yavrularım” diye başlayan samimi bir ifade ile okulun ve bilginin önemini, ahlak ve sanat eğitiminin gerekliliğini ve doğru davranış şekillerini anlatır.[39] Devam eden konferanslarında, çocuklara namuslu, duyarlı ve iyi bir adam olmak için önce kendilerini tanımalarını tavsiye edip, onlara vücudunu zeka ve ahlakını iyi yönde kullanmanın erdemlerini anlatan[40] Selim Sırrı, tembellik konusunda önemli bilgiler vererek çocuklara oyun ve hareket tavsiyelerinde bulunur.[41] Çocukları bilgilendirdiği konulardan biri de milli bilinçle yakından ilgili olan konulardır. Örneğin, vatan nedir sorusuna cevap arayan Selim Sırrı, vatan sevgisini ve vatanın mana ve değerini çocukların anlayacağı bir tarzda ele alır.[42] Eğitici yazılarını farklı yaş gruplarına göre kaleme alan Selim Sırrı, çocuklara toplum hayatı ve arkadaşlık üzerine bilgi verirken,[43] dünya genelinden örnekler vererek beden terbiyesi duyarlılığı kazandırmaya[44] ve onlara sağlam karakter için sağlam ve sağlıklı vücudun gerekliliğini kavratmaya çalışır.[45] Bütün bunların yanında Selim Sırrı, “Çocuklara Masal” başlıklı bir bölümde çocuk okuyucular için masallar ve hikayeler yazar. Örneğin “Hilekar Cevahirci” adlı masalda, Afganistan’da yaşayan zengin Ahmet Hasan’ın altınlarını Mehmet Ali’ye nasıl kaptırdığı ve gül yağı tüccarının yardımını anlatır.[46] Yine başka bir hikayesinde ise, Norveç hükümdarının düzenlediği yarışmada bir annenin fedakarlığını anlatan[47] Selim Sırrı, hikaye tarzındaki yazılarıyla küçük okuyucuları bilgilendirmeyi hedefler.[48]
Sonuçta, Türkiye’de modern spor kültürü ve bilincinin yerleşmesinde etkin rol oynayan Selim Sırrı, uzmanlık alanına ilişkin konularda yazdığı makalelerle beden terbiyesinin çocuğun gelişimindeki önemli ve hassas ilgisini kurarak, güncel sorunlara bilimsel yöntemlerle cevaplar sunar. Özellikle, Gürbüz Türk Çocuğu’ndaki makaleleriyle çocuk yetiştirenleri ve aynı zamanda çocukları bilgilendirir. Selim Sırrı’nın gayretiyle spor kültürünün kökleştirilmeye başlandığı çağdaşlaşma yolundaki Türkiye Cumhuriyeti, ilk kez terbiye-i bedeniye dersi verdiğinde yapılan dedikoduları[49] beş on yıl içinde geride bırakıp, Avrupa’nın yüz senede geçtiği yolları aylar içinde uçarak geçer ve istikbalin Türk çocuğunu çağın şartlarına göre yetiştirmeyi başarabilir.
KAYNAKLAR
“Gürbüz Türk Çocuğu Niçin İntişar Ediyor”, Gürbüz Türk Çocuğu, I, Teşrinievvel 1926, s. 1.
“Kız Çocuklarının Jimnastik Elbiseleri ve Geçirdiği İlk Devirler /Kız Çocukların Son Devirlere Ait İki Türlü Jimnastik Elbiseleri”, Gürbüz Türk Çocuğu, VIII, Mayıs 1927, s.2-3.
“Sahipli ve Sahipsiz Çocuklar”, Gürbüz Türk Çocuğu, VII, Nisan 1927, s.34-35.
ÇAPAN, M. Şevki, Türk Sporunda Selim Sırrı Tarcan, Unyay yayınevi, Muğla, 1999.
Selim Sırrı Bey, “Çocuklara Nasıl Faydamız Dokunabilir?” Çocuk Haftası II, Ankara, 1930, s. 192-193.
Selim Sırrı, “7 Yaşından 15 Yaşına Kadar Çocuklarda Tenbellik”, Gürbüz Türk Çocuğu, XXXVIII, Kasım 1929, s.7-8.
Selim Sırrı, “Bir Annenin Fedakarlığı”, Gürbüz Türk Çocuğu, XXII, Temmuz 1928, s.3.
Selim Sırrı, “Bir Babanın Hatıratı” Gürbüz Türk Çocuğu, XLIII, Nisan 1930, s.4-5.
Selim Sırrı, “Bir Babanın Hatıratı” Gürbüz Türk Çocuğu, XXXIX, Aralık 1929, s.5-6.
Selim Sırrı, “Çocuklara Nasıl İyi İhtiyatlar Öğretebiliriz?”, Gürbüz Türk Çocuğu, XVIII, Mart 1928, s.5-6
Selim Sırrı, “Çocuklarımızın Bel Kemiği Nasıl Çarpılıyor?” Gürbüz Türk Çocuğu, XVII, Şubat 1928, s.7-8.
Selim Sırrı, “Çocuklarımızın Cismani ve Manevi Terbiyesi” Gürbüz Türk Çocuğu, XVIII, Mart 1928, s.3-4.
Selim Sırrı, “Dahi Çocuklar”, Gürbüz Türk Çocuğu, XXI, Haziran s.5-6.
Selim Sırrı, “Genç Annelerle Haspihal 2”, Gürbüz Türk Çocuğu, XXVIII, Kanunisani 1929, s.6.
Selim Sırrı, “Hilekar Cevahirci ” Gürbüz Türk Çocuğu, XXIX, Şubat s.7-8.
Selim Sırrı, “İki Yaşından Altısına Kadar Çocukların Terbiye-i Bedeniyesi”, Gürbüz Türk Çocuğu, VI, Mart 1927, s.17-22.
Selim Sırrı, “İki Yaşından Altısına Kadar Çocukların Terbiye-i Bedeniyesi” Gürbüz Türk Çocuğu, VI, Mart 1927, s.17-21.
Selim Sırrı, “İyi Yaşamak Bir Sanattır” Gürbüz Türk Çocuğu, L, 2. teşrin 1930, s.18-19.
Selim Sırrı, “Konferans- 15-16-17 Yaşında Çocuklara”, Gürbüz Türk Çocuğu, XLV, Haziran 1930, s.14-15.
Selim Sırrı, “Konferans- Vatan Nedir?” Gürbüz Türk Çocuğu, XLII, Mart 1930, s.7-8.
Selim Sırrı, “Konferans, Mürebbiler-Disiplin” Gürbüz Türk Çocuğu, XL, Ocak 1930, s.4-5.
Selim Sırrı, “Konferans-12-16 Yaşındaki Çocuklara Beden Terbiyesi Hakkında” Gürbüz Türk Çocuğu, XLVI, Temmuz 1930, s.23-24.
Selim Sırrı, “Kum Havuzları”, Gürbüz Türk Çocuğu, XXV, Teşrinievvel 1928, s. 7-8.
Selim Sırrı, “Milletlerin En Büyük Derdi: Çocuksuzluk” Gürbüz Türk Çocuğu, II, Ekim 1926, s.14-16.
Selim Sırrı, “Mücadele Nedir?” Gürbüz Türk Çocuğu, LXI, Teşrinievvel 1931, s.2-3.
Selim Sırrı, “Oyun” Gürbüz Türk Çocuğu, LIV,Mart 1931, s.17-18.
Selim Sırrı, “Sahipli ve Sahipsiz Çocuklar”, Gürbüz Türk Çocuğu, Nisan 1927, s.34-35.
Selim Sırrı, “Terbiye Bahisleri-Korkak Çocuklar” Gürbüz Türk Çocuğu, LXXXV-LXXXVI, 1. ve 2. kanun 1933-1934, s.23-25.
Selim Sırrı, “Verem Irsi midir? sari midir?” Gürbüz Türk Çocuğu, Mayıs 1927, s. 4.
Selim Sırrı, “Yavrularımıza Oyun mu Oynatalım, Jimnastik mi Yaptıralım?”, Gürbüz Türk Çocuğu, III, Kanunuevvel/Aralık 1926. s. 12-13.
Selim Sırrı, “Yavrularımıza Oyun mu Oynatalım, Jimnastik mi Yaptıralım?, Gürbüz Türk Çocuğu, V, Şubat 1927, s.11-13.
Selim Sırrı, “Yedi Yaşından On Dört Yaşına Kadar Çocuklara Mahsus Ahlak Musahabesi” Gürbüz Türk Çocuğu, XXXI, Nisan 1929, s.5-6.
Selim Sırrı, Şimalin üç İrfan Diyarı, İstanbul, 1940, s.50.
Selim Sırrı,“7-15 Yaşındaki Çocuklara Ahlaki Musahabe” Gürbüz Türk Çocuğu, XXXII, Mayıs 1929, s.4-5.
Selim Sırrı,“Aç Gözlü Çocukları Bu Huydan Nasıl Geçirmeli”, Gürbüz Türk Çocuğu, XIX, Mayıs 1928, s.3.
Selim Sırrı,“Bakımsız Çocuklar; Yetimler- Öksüzler- Kimsesizler- Piçler” Gürbüz Türk Çocuğu, I, Teşrinievvel 1926, s.10-12
Selim Sırrı,“Konferans, Çocuklara Beden Terbiyesi”, Gürbüz Türk Çocuğu, XLVI, Temmuz 1930, s.23-24.
Selim Sırrı, “Konferans: 15-16-17 Yaşında Çocuklara”, Gürbüz Türk Çocuğu, XLV, Haziran 1930, s.15-16.
Selim Sırrı, “Oyun”, Gürbüz Türk Çocuğu, LIII, Şubat 1931, s.11-12. Selim Sırrı, “Oyun”, Gürbüz Türk Çocuğu, LIV, Mart 1931, s.17.
TARCAN, Selim Sırrı, Hatıralarım, Türkiye Yayınevi, 1946, İstanbul. Türk Eğitim Derneği IV. Anma Toplantısı, Selim Sırrı Tarcan Yaşamı ve Hizmetleri, (Yayına Hazırlayan; Ferhan Oğuzkan), TED yayınları, Ankara, 1997.