Majestelerinin Sadık Askerleri: Çanakkale Cephesi’nde Büyük Britanya’ya Bağlı Birlikler
Anahtar Kelimeler: Kolonizasyon, Birleşik Krallık, I. Dünya Savaşı, Çanakkale Cephesi, Ulusçuluk
Özet
I. Dünya Savaşı'nın en kanlı safhasını teşkil eden Çanakkale Cephesi'nin savaş tarihi açısından yol açtığı sonuçlar yerli ve yabancı birçok araştırmaya konu olmuştur. Görünürde İtilaf ve İttifak blokları arasında cereyan eden Çanakkale Cephesi'nin XX. yüzyılda yeni bir görünüm kazanan ulusçu ve bağımsızlıkçı hareketlere ilham kaynağı olduğu gerçeği ise tarih araştırmalarında genellikle göz ardı edilen bir husustur. İngiliz kolonilerinden temin edilen Avustralya ve Yeni Zelandalı askerlerin oluşturdukları ANZAC ordusu, İrlandalı askerlerden kurulan 10. Tümen ve İskoç birliklerinden oluşan 52. Piyade Tümeni Çanakkale Cephesi'nde çok kötü şartlar altında gerçekleşen muharebelerde verilen görevleri yapmışlardır. Sözü edilen İngiltere'ye bağlı birlikleri I. Dünya Savaşı'ndaki diğer cephelerde olduğu gibi Çanakkale Cephesi'nde de motive eden hususlar; İngiliz Kraliyeti 'ne karşı duyulan sadakat bağları, dinsel sorumluluklar ve siyasi ilişkiler şeklinde sıralanabilir. Savaşın başlarında çok yoğun duygularla motive olabilen askeri birlikler ve kolonilerdeki kamuoyu, cephede ağır kayıplar verilmesinden sonra derin endişelere sürüklenmiştir. Cephede verilen bu ağır kayıplar ve askerlerin içinde bulunduğu kötü koşullar dönemin en etkili kitle iletişim aracı olan yazılı basın aracılığıyla ilgili koloni toplumlarına iletilmiştir. Bu çalışmada ağırlıklı olarak koloni birliklerinin Çanakkale Cephesi'ndeki faaliyetlerinin kendi kamuoylarında nasıl takip edildiği ve hangi duyguları uyandırdığı hususu üzerinde durulmuştur. Çanakkale Cephesi'nde muharebelerin sürdüğü dönemde İngiliz yönetiminde olan koloni devletlerinde yayınlanan gazete koleksiyonları üzerinde tarama yapılarak elde edilen verilerin araştırma ve monografi eserleriyle karşılaştırılmasının, bu çalışmanın temel hipotezini oluşturan İngiliz kolonilerinde savaş ve uluslaşma arasındaki bağı ortaya koyabileceği düşünülmektedir.
Bu makalede Etik Kurul kararı gerektiren bir çalışma bulunmamaktadır.