CUMHURİYET DÖNEMİNDE TRAKYA’DA ÖRNEK BİR SAĞLIK KAMPI UYGULAMASI: AZAT OBALARI
Ulusal Bağımsızlık Mücadelesi'nin başarıya ulaşmasından ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulmasından sonra, yeni devletin kurucuları, ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel alanlardaki sorunlarına titizlikle eğilmeye başladı. Bu dönemde önemle ele alınan sorunlardan biri de sağlık sorunuydu. Daha Milli Mücadele döneminde ülkede bir sağlık bakanlığı[1] kurarak bu konudaki hassasiyetlerini açıkça ortaya koyan cumhuriyet kadrosu; sağlık işini devletin temel görevlerinden biri olarak değerlendirmekteydi. Nitekim Mustafa Kemal Paşa 1 Mart 1922'de, Meclisin üçüncü toplanma yılının açılışında yaptığı konuşmada; “Efendiler! Milletimizi asayiş-i tam halinde yaşatmak nuhbe-i âmâlımız olduğu gibi, onun sıhhatine itina etmek ve vesaiti mevcudemiz nispetinde âlâm-ı içtimaiyesine çaresâz olmak da hükümetimizin cümle-i vezaifindendir[2].” sözleriyle, bu düşünceyi açıkça dile getirmişti.
Cumhuriyeti kuran kadronun sağlık konusundaki bu hassasiyeti, 1930 yılında çıkarılan “Umumi Hıfzısıhha Kanunu”nun 1. maddesinde; “Memleketin sıhhi şartlarını ıslah ve memleketin sıhhatine zarar veren bütün hastalıklar ve sair muzır âmillerle mücadele etmek ve müstakbel neslin sıhhatli olarak yetişmesini temin ve halkı tıbbi ve içtimai muavenete mazhar eylemek umumi devlet hizmetlerindendir[3].” hükmü ile yasal ifadesine kavuşturuldu. Bu anlayış, yeni devletin dayandığı en temel ilkelerden olan “halkçılık” ve “devletçilik” ilkelerine de uygun hatta bu ilkelerin gereklerindendi.
Bu düşünceden hareket eden Cumhuriyet hükümetleri; Cumhuriyetin ilk 10 yılı içinde, ülkedeki sağlık kuruluşları ve sağlık personeli sayısını arttırdı. Vilayet idareleri tarafından finanse edilen hastanelere rehberlik etmek amacıyla; Ankara, Sivas, Erzurum ve Diyarbakır’da “Numune Hastaneleri” açtı. Her yıl binlerce vatandaşın ölümüne neden olan sıtma, verem, frengi, trahom gibi salgın hastalıklara karşı “mücadele teşkilatları” kurdu ve bu hastalıklara karşı amansız bir mücadele yürüttü. Böylece, ülkedeki sağlık sorununun çözümünde önemli başarılar elde edildi[4].
Cumhuriyet hükümetlerinin özenle üzerine eğildikleri alanlardan biri de çocuk sağlığıydı. Bebek, çocuk ölümlerinin ve hastalıklarının önüne geçmek, onların sağlıklı bir şekilde yetişmelerini sağlamak, Cumhuriyet dönemi sağlık politikasının temel prensiplerinden biriydi. Bu alanda yapılan çalışmalar; yeni devletin temel ilkelerine hizmet edeceği gibi, Cumhuriyetin emanet edileceği neslin daha sağlıklı ve gürbüz bir hale gelmesi, ayrıca ülkede hedeflenen nüfus artışının gerçekleştirilebilmesi için de son derece önemliydi. 1925 yılında Ankara ve Konya’da “Doğum ve Çocuk Bakım Evleri” adıyla 20’şer yataklı sağlık kurumlan açılarak bu konuda büyük bir adım atıldı. İlerleyen yıllarda; Malatya’da, Kars’ta, Erzurum’da, Adana’da, Çorum’da, Balıkesir’de ve Van’da da “Doğum ve Çocuk Bakım Evleri” açılarak toplam sayı dokuza çıkarıldı. Ayrıca “Umumi Hıfzıssıhha Kanunu” hükümleri gereğince, nüfusu yoğun olan illerde, Belediyelere, “süt çocuğu ve mektep çocukları muayene ve müşavere evi” açma yükümlülüğü getirildi. 1930-1933 yılları arasında; üçü İstanbul’da, biri Aydın’da ve biri de Balıkesir’de olmak üzere toplam beş “süt çocuğu ve mektep çocukları muayene ve müşavere evi” açıldı[5].
Cumhuriyet döneminde, çocuk sağlığını korumak ve daha sağlıklı bir kuşak yetiştirmek amacıyla uygulamaya konulan önemli projelerden biri de Trakya’daki “Azat Obalan”ydı. Azat Obaları, okulların “azat” yani tatil döneminde; açık, temiz havalı yerlerde açılan, bir çeşit sağlık kampıydı. Trakya’da Azat Obaları uygulamasının fikir babası ve uygulayıcısı, dönemin Trakya Umumi Müfettişi Kazım Dirik Paşa’ydı[6]. Kazım Dirik; bu uygulamanın Avrupa ülkelerinde başarıyla yürütüldüğünü görmüş ve ilk kez 1935 yılında, İzmir Valiliği döneminde, “Çocuk Yurtları” adıyla bu uygulamayı başlatmıştı[7]. İzmir’de başarıyla yürüttüğü bu girişimi, Trakya çocukları için de uygulamaya koymak isteyen Dirik, Trakya Umumi Müfettişliği’ne atandıktan hemen sonra bu konuda ilk çalışmaları başlattı. Nitekim Onun, 9 Ağustos 1935’de umumi müfettişliğe atanmasından[8] kısa bir süre sonra, yerel gazetelere; 1936 yazında bölgede Azat Obaları uygulamasına başlanacağı ve bu kapsamda Trakya’nın en güzel tatil alanlarında, yaylalarında ve plajlarında toplam 20 Azat Obası açılacağı haberleri yansıdı. Obalara; bölgedeki hastalıklı ve cılız çocuklar alınacak ve bunlar iki ay süresince programlı bir şekilde kamp yaparak sağlıklarına kavuşturulacaktı. “Temiz hava, iyi su, bol gıda ve eğlence, programın anahatları” olacaktı[9].
Azat Obaları, Umumi Müfettişlikçe hazırlanan “Trakya’nın 5 Yıllık Köy Kalkınma Programı”na da girdi ve 1936 yılından itibaren Trakya’nın dört vilayetinde Azat Obaları açılması programa bağlandı. Bu iş, Umumi Müfettişlikten verilen emirlere göre Haziran ve Temmuz aylarında yapılacaktı ve 5 yıllık program doğrultusunda her yıl aynı tarihlerde bölgenin değişik yerlerinde obalar açılmaya devam edilecekti[10].
Azat Obaları; bir yandan bölge çocuklarını hastalıktan, muhtemel bir ölümden kurtaracak ve bölge nüfusunun artmasına yardımcı olacak bir uygulama, diğer yandan da Cumhuriyet rejiminin köye ve köylüye yönelik bir hizmeti olarak değerlendirilmekteydi. Nitekim Trakya Umumi Müfettişliği, niçin Azat Obaları açmak istediklerini şu sözlerle açıklıyordu:
“Trakya bölgesi köy çocuklarından, okulda bulunan ve bakımsızlık yüzünden zayıf, kansız ve yorgun olan yoksul yavruları kuvvetlendirmek, onları vücutça sağlam bir hale getirmek, en önemli işlerimizden biridir. Büyük Türk Rejimine candan bağlı bulunan Türk köylüsünün kıymetli yavrularını kurtarmak Cumhurluk hükümetinin güttüğü siyasanın ana hatlarındandır. Bu erge iledir ki bu yıl içinde Trakya’nın dört vilayetinde Azat Obaları adını verdiğimiz, çocuk bakma ve kuvvetlendirme yurtları açılacaktır[11].”
Umumi Müfettişlik, açılacak Azat Obalarının çeşitli giderleri için her vilayet bütçesine 500’er lira ödenek konulmasını ayrıca köy bütçelerinde de Azat Obaları için gider kalemi ayrılmasını sağladı. Böylece obalardaki muhtaç çocukların yeme-içme, giyim gibi çeşitli gereksinimleri karşılanabilecekti. Ardından da yayınladığı bir bildirimle; Azat Obalarının nerelerde açılacağı, kimlerin obalara kabul edileceği ve obaların ne şekilde işleyeceği gibi hususları ayrıntılı olarak belirledi[12].
Buna göre Azat Obaları; Kuzey rüzgârını almayan, “havası bol, suyu iyi, meyvesi zengin” ve özellikle okulu ve telefonu olan köylerde açılacaktı. Eğer oba deniz kenarında açılacaksa, sert rüzgârlara karşı korunaklı ve plajı olan yerler tercih edilecekti. Obalar çevresinde bataklık, sazlık ve göl bulunmamasına çok dikkat edilecekti. Tüm bu noktaları dikkate alan Trakya Umumi Müfettişliği, Edirne'de Karaağaç; Çanakkale'de Merkez, Gelibolu, Biga, Lapseki ve Bayramiç ilçeleri; Kırklareli'nde Demirköy, Sergen, Hediye, Elmacık ve Hohça köyleri; Tekirdağ'da Sütlüce ve Velimeşe köyleri ile Malkara, Şarköy, Hayrabolu ilçelerini, bölgede açılacak Azat Obaları için en uygun yerler olarak saptadı[13].
Obalara yalnızca, obalardan faydalanması en uygun görülen köy çocukları kabul edilecekti. Bunun için çocuklar, Hükümet veya Belediye doktorları tarafından sıkı bir sağlık kontrolünden geçirilecek, boyun bezlerinde şişkinlik, sıtma gibi hastalıklar sonucu cılız kalmış çocuklar seçilecekti. Ancak seçilenler arasında, bulaşıcı göğüs hastalığı olmamasına dikkat edilecekti. Seçilecek çocukların yaşıt olmasına da özen gösterilecekti. Çocukların seçim işi her yıl 1 Hazirana kadar bitirilecek, seçilen çocukların isimleri kaymakamlıklardan valiliklere bildirilecekti. Bu bilgilerin birer örneği de Umumi Müfettişliğe gönderilecekti[14].
Obalara kabul edilen her çocuğun sabun, diş fırçası, el ve yüz havlusu, tarak, çatal, bıçak, kaşık, tabak, yatak, örtü, yastık ve yedek çamaşırı olacaktı. Bunları kendi olanakları ile temin edemeyen çocukların bu gereksinimleri; köy bütçelerinin gider bölümünün 13. maddesine konulan paralardan karşılanacak ve ilgili köyün demirbaşına kaydedilmek suretiyle çocuklara verilecekti[15].
Çocuk sayısı 30’a kadar olan obalarda bir, 30’dan fazla olanlarda iki öğretmen görevlendirilecekti. Görevlendirilecek öğretmenlerin seçiminde de zayıf ve yorgun olanlar tercih edilecekti. Böylece obalar, hem öğrenciler hem öğretmenler için yararlı olacaktı[16].
Obaların idaresi; bir komisyon tarafından yürütülecekti. Bu komisyon; Hükümet veya Belediye doktoru; Milli Eğitim Müdürlüğü’nden, Belediye'den ve Halk Partisi'nden seçilmiş birer kişi ve kampın kurulduğu köyün muhtarından oluşacaktı. Komisyonun başkanlığını vilayet merkezlerinde sağlık müdürleri, ilçelerde ise kaymakamlar yapacaklardı. Komisyonun en önemli görevi Azat Obalarının erzak gereksinimini sağlamaktı ve bunun için, özel idareler ve köy bütçelerinde Azat Obalarına ayrılmış paraları kullanabilecekti[17]. Ayrıca obaya bir gramofon ve yeteri kadar hamak sağlamak da komisyonların görevleri arasındaydı[18].
Obalar için gerekli erzaklar tamamlandıktan sonra ilgili obanın bağlı olduğu köydeki “Köy İhtiyar Heyeti”, bunları toplayacak; miktar ve cinslerini yazarak Azat Obalarının öğretmenlerine bildirecekti. Bu erzaklar köyde uygun bir odada muhafaza edilecek bu odanın kapısı obadaki öğretmenin mührü ile mühürlenecekti[19].
Azat Obaları açılmasındaki temel hedef; bakımsız, hasta, cılız köy çocuklarını, sağlıklarına kavuşturmak, onları gürbüz hale getirmek olduğundan; çocukların düzenli ve dengeli beslenmelerine büyük önem verilmekteydi. Bu nedenle de haftalık yemek çizelgelerinin yapılması, bu listelerdeki yemek çeşitlerinin bir örnek olmaması ve çocukların aynı yemeklerden bıktırılmamasına dikkat edilmesi kararlaştırılmıştı. Müfettişlik, yayınladığı bildirimde örnek bir yemek çizelgesinin nasıl olması gerektiğini de açıklamıştı. Buna göre;
Sabah Kahvaltısı; a. ekmek, b. bal, pekmez ve reçelden biri c. peynir veya zeytinden oluşacaktı. Süt verildiği günlerde bal ve benzeri verilmeyecekti.
Öğle Yemeği; a. Etli sebze b. Pilav ya da makarna c. Meyve
İkindi Kahvaltısı; ekmek, çay, peynir veya zeytin
Akşam yemeği; etli sebze, soğuk yemekler ve meyveden oluşmaktaydı.
Bu gıda maddelerinin ne miktarda verileceği de belirlenmişti. Buna göre çocuk başına verilecek gıda miktarları öğünlere göre şu şekildeydi[20]:
1. Kahvaltılarda Verilecek Gıda Miktarları
Bal, pekmez 40 gram
Peynir 35 gram
Zeytin tanesi 80 gram
Süt 240 gram
Şeker 25 gram
Çay 2 gram
Şeker 15 gram
Eğer kahvaltıda çorba verilecekse, çorbanın içinde 30 gram pirinç ve yeterli tuz olacaktı ve çorba, et suyuyla yapılacaktı.
2. Öğle ve Akşam Yemekleri
Etli Sebzeler (öğle ve akşam iki kez) Zeytinyağlı Yemekler
Et 250 gram Zeytinyağı 40 gram
Yaş sebze 350 gram Yaş sebze 350 gram
Kuru sebze 150 gram Kuru sebze 150 gram
Pilav: pirinç veya bulgur 100 gram, sadeyağ 50 gram.
Tuz ve soğan 20’şer gramdır ve o günkü yemeklerin hepsi içindir.
Taze meyve: 350 gram
Hoşaflık: Kuru meyve 50 gram, yaş meyve 150 gram, şeker 60 gram
Ekmek: Kahvaltılarda 100’er gram, yemeklerde 200’er gram.
Yemek işinin organize edilmesinden öğretmen sorumluydu. Obalardaki öğretmenler her gün sabah saat dokuza kadar, obadaki çocuk sayısını ve o gün pişirilecek yemeği göz önünde bulundurarak, ne kadar erzak gerektiğini hesaplayacak ve kendi sorumluluğunda bulunan “erzak odası”ndan bunları sağlayarak aşçılara verecekti.
Obalardaki çocukların bol gıdayla beslenmelerine ve kilo almasına çok önem verildiğinden, çocukların her 15 günde bir tartılması, tartım sonuçlarının da bir çizelge haline getirilerek, il sağlık müdürlüklerine ve oradan da Valiliklere gönderilmesi emredilmişti. Obalardaki çocukların düzenli olarak sağlık kontrolünden geçirilmesi işi de organize edilmişti. Nitekim her oba için bir “hükümet doktoru” belirlenmiş ve bu doktorların haftada en az bir kez obaları ziyaret ederek çocukları kontrolden geçirmesi kararlaştırılmıştı. Bunun dışında, çocuklardan birisi hastalandığında özellikle de ateşli bir hastalığa yakalandığında veya bir kaza sonucu yaralanma sakatlanma gibi bir durum söz konusu olduğunda telefonla hükümet doktoru çağrılacaktı. Hükümet doktoru böyle bir çağrı karşısında derhal obaya giderek gereken tedbirleri almakla yükümlüydü[21].
Obalardaki “yemek, içmek, gülmek, söylemek ve müzikle eğlenmek, duş ve banyo gibi işler bir programa bağlı(ydı)” ve bu program şöyleydi[22]:
Saat
8.00-9.00 - Kalkma, tuvalet, kahvaltı
9.00 -11.00 - Hafif oyunlar
11.00-13.00 - Öğle yemeği
13.00-17.00 - Rahatlama, uyku, akşam kahvaltısı
17.00-19.00 - Hafif oyunlar, geziler
19.00-20.00 - Rahatlama, akşam yemeği
20.00-22.00 - Okuma, kısa söylevler, monolog, müzik
22.00 – Uyku
Hazırlıklar tamamlandıktan sonra; 1936 yılının Haziran ayında ilk uygulama başlatıldı ve Trakya'nın dört vilayetinde toplam 16 Azat Obası açıldı. Buralara 500'den fazla, hasta ve bakımsız köy çocuğu alındı[23]. Obaların masrafları vilayet bütçelerine konulan paralardan karşılandı. Ayrıca köy bütçeleri de obaların masraflarına, ürün ve biraz da para ile ortak olmak suretiyle ulusal ve sosyal işe katkı sağladı[24]. Böylece obaların yiyecekleri, giyecekleri, ilaçları, her türlü gereksinimleri sağlandı. Bölgenin en temiz havalı ve en iyi suya sahip yerlerinde açılan bu obalarda çocuklar; bol gıdayla beslendikleri gibi, her on beş günde bir de “onursal doktorları” tarafından muayene edilerek düzenli sağlık taramalarından geçirildi. Obanın sonunda “köy yavruları”; ortalama iki ila altı kilo alarak ailelerinin yanına döndüler[25].
İlk uygulamadan alınan başarılı sonuçlar, Umumi Müfettişlik tarafından çıkarılan “Trakya Dergisi”nde şu sözlerle ifade ediliyordu:
“Bütün Avrupa memleketlerinden tutunuz da Balkanlara varıncaya kadar her memleket cılız, yorgun ve hastalıklı çocuklarını iklim şartlarına göre muhtelif mevsimlerde deniz boylarına, dağlık yerlere çıkararak bir rejim altında bulundurmakta ve böylelikler ileride yurt ve ulus için her biri ayrı ayrı branşlarda bir varlık olmaya namzet çocuklarını kurtarmak için her türlü vasıtalara başvurmaktadırlar. İzmir’den sonra Trakya’da ilk defa tatbik olunan ve bu yıl Trakya’da beş yüzden fazla köy çocuğunun sıhhatini kurtar(mıştır)[26].”
Ertesi yıl Azat Obalarının daha da yaygınlaştırılması ve bu obalardan yararlanan çocuk sayısının arttırılması planlandı. Nitekim Umumi Müfettiş Kazım Dirik, 1937 yılında bölge dahilinde toplam 20 oba açılması için gerekli hazırlıkların yapılmasını Vilayetlere bildirdi[27]. Bu obalara 800 çocuğun alınması öngörülmekteydi[28]. Ancak açılması planlanan 20 obadan ancak 14’ü açılabildi ve bu obalara 463 çocuk alındı[29]. Kampın sonunda, bu çocuklardan “421’i, 1.25 ile 4.250 kg arasında değişen oranlarda kilo aldı[30]” ve daha gürbüz, daha sağlıklı bir halde yuvalarına döndü.
Azat Obalarında uygulanan program; yalnızca çocuklara temiz hava ve bol gıda sağlayarak onları daha gürbüz hale getirmeyi değil, aynı zamanda bu çocukların ruhunu canlandırmayı da hedeflemekteydi. 1937 yılında açılan bir obanın Umumi Müfettişliğe gönderdiği raporda şöyle denilmekteydi:
“Obanın çocuklara yalnız temiz hava ve bol gıda vermekle kalmayarak, çocuğun bedenine ve ruhuna canlılık, hareket ve neş’e katmak gayesile tanzim edilen program muntazaman tatbik edilmiştir.
Programa göre yapılan günlük işler arasında orman gezintilerine, tabiat tetkiklerine, muhitin iş hayatını tebarüz ettiren çalışma şekillerinin incelenmesine, nebat, çiçek ve haşare koleksiyonları yaptırılmasına, elişleri faaliyetine, bilhassa örgü işlerine önem verilmiş, çocukların boş zamanları eğlenceli iş çeşitlerile doldurulmuştur. Geceleri; müzik, ront, müsamere, hikaye ve salon oyunları ile geçmiştir. Obanın çocuklardan kurulmuş müsamere ve eğlence kolu hemen her akşam için başka bir programla geceleri neş’e ve haz dolu bir şakraklıkla geçirtmiştir[31].”
1938 yılında Azad Obalarının sayısı arttırılamamakla birlikte obalara alınan çocuk sayısında %50'ye varan bir artış gerçekleştirildi. 1938 yılında açılan obalar ve aldıkları çocuk sayıları şöyleydi[32]:
Obalar Temmuz ayının başından Ağustos ayının sonuna kadar iki ay devam etti. Obalara katılan 610 çocuktan 568’i; bir ila sekiz arasında değişen oranlarda olmak üzere kilo aldı. Yaşadıkları vilayetlerin değişik köylerinden pek çok farklı kişiyle tanışıp yeni arkadaşlıklar kuran bu çocuklar, köylerine; sağlam, kuvvetli ve neşeli olarak döndüler.[33].
Obalardaki temiz hava, bol gıda ve düzenli sağlık kontrolleri sayesinde; “cılız, bakımsız” çocukların kilo almaları sağlandığı gibi, hastalıklı çocukların sağlığına kavuşması da sağlandı. Örneğin 1937 yılında Kırklareli’nde açılan “Sergen Azat Obası”na gelen 86 çocuktan 20’si sıtmalıydı, 4’ünün de başlarında çeşitli yaralar vardı. Obada geçirdikleri 1 aydan sonra ise sıtmadan eser kalmadığı gibi başları yaralı çocuklar da iyileşti[34].
Azat Obalarında; çocuklarda olumlu davranış ve alışkanlıklar kazandırılması da sağlandı. Nitekim Sergen Azat Obası’ndan gönderilen rapora göre obada kaldıkları süre boyunca çocuklara;
A. Kendi işlerini kendileri görmek
B. Sözde, harekette, işte; neş’e ve serbestlik
C. Temizlik ve düzen
D. Çatalla yemek yemek ve bıçak kullanmak, karyolada yatmak, yatak düzeltmek, elbise giymek, elbiselerini çıkarıp asmak, çamaşır derlemek, yırtık sökük dikmek vb.
E. Elbirliği ile iş yapmak, yardımlaşma zevki ve alışkanlığı
F. Arkadaşlık sevgisi
G. Toplu yaşama zevki, toplu eğlence zevki
H. Eğlence icadı,
İ. Boş zamanlarını hoş geçirmeye çalışma, gibi davranış ve alışkanlıklar kazandırılmıştı.
1939 yılından itibaren Trakya Umumi Müfettişliği Bölgesi’nde Azat Obası açıl(a)mamıştır. Elimizde somut bir veri bulunmamakla birlikte bu durumun nedeni, İkinci Dünya Savaşı’nın Türkiye üzerindeki olumsuz etkisi olsa gerektir. Savaş nedeniyle Azat Obalarına bütçe ayırmanın olanaksız hale gelmiş ve uygulamanın sona ermiş olması kuvvetle muhtemeldir. Benzer bir gelişmenin İzmir’deki “Çocuk Kampları” için de yaşandığını görmek, bu kanıyı güçlendirmektedir[35].
Genel olarak Cumhuriyet yönetiminin, özel olarak ise Trakya Umumi Müfettişliği’nin çocuk sağlığına verdiği önemin bir göstergesi olan Trakya’daki Azat Obaları; Cumhuriyetin emanet edileceği neslin daha sağlıklı bir hale getirilmesi açısından son derece başarılı bir uygulama olmuş ayrıca hasta ve zayıf çocukları muhtemel bir ölümden kurtararak nüfus artışına da katkı sağlamıştır. Bunların yanı sıra; çocukluk yılları boyunca deniz kenarında ya da bir yaylada kamp yapma şansını yakalayamayacak yoksul köy çocuklarını, bu olanağa kavuşturmuştur. Tüm bu yönleriyle Obalar; Cumhuriyet rejiminin fakir Türk köylüsüne verdiği değerli hizmet; yeni devletin en temel ilkelerinden olan halkçılık ve devletçilik ilkeleri doğrultusunda yürütülmüş örnek bir uygulama olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır.
EKLER
KAYNAKÇA
Belgesel Kaynaklar
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Bakanlar Kurulu Kararları Katalogu, Fon Kodu: 30.18.1.2, Yer No: 57.64.1,Tarih: 09.08.1935.
Düstur, Üçüncü Tertip, C.11, Ankara: Başvekâlet Müdevvenat Matbaası, 1930.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, Devre: 1, Cilt: 1, Ankara: TBMM Matbaası, 1940.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi, Devre: 1 Cilt: 18, Ankara: TBMM Matbaası, 1959.
Trakya Umumi Müfettişliği Köy Bürosu, Trakya’da Köy Çocukları Azat Obaları (Kinderhaymlar), Ankara: Devlet Matbaası, 1936.
------- , Trakya’da Azad Obaları, İstanbul: Ahmed İhsan Basımevi, 1939.
------- , Trakya’nın 5 Yıllık Köy Kalkınma Programı, İstanbul: Devlet Basımevi, 1936.
Kitaplar ve Makaleler
Bulut, Taner, “Cumhuriyet’in Bir Gençlik Projesi Olarak Kızılay Kampları (1936-1950), Çağdaş Türkiye Araştırmaları Dergisi, C.6, S.14, (2007/Bahar).
Dirik, Kazım, “Hakiki Halkçılığa Doğru Çocuk Kampları”, Kültür, Yıl: 1, S. 23, 1 Birinciteşrin 1934.
Güneş, Günver, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Halkçılığa Doğru İzmir’de Çocuk Yurtları” Bilgi ve Bellek, Yıl: 1, S. 1, Kış 2004.
Gürsoy, Gencay, “Sağlık”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C.7, İstanbul: İletişim Yayınları, 1983.
Maarif Derleme Müdürlüğü, Trakya (Altıncı İzmir Fuarı Trakya Broşürü), Ankara: yayınevi yok, 1936.
------- , İzmir Enternasyonal Fuarında Trakya (1938). İstanbul: Ahmed İhsan Basımevi, 1938.
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Sağlık Çalışmalarında Kırk Yıl (1922-1962), Hazırlayan: Yusuf Tunca, Ankara: Kardeşler Matbaası, 1964.
Gazete ve Dergiler
Akşam Gazetesi, 29 Teşrin-i evvel (Ekim) 1933, S. 5408.
Buç Gazetesi, 22 Şubat 1936, S. 683.
Edirne Postası Gazetesi, 19 Haziran 1937, S. 652.
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 29 Birinciteşrin (Ekim) 1933, S. 4411.
Milliyet Gazetesi, 29 Teşrin-i evvel (Ekim) 1933, S. 2773.
Özdilek Gazetesi, 29 Haziran 1936, S. 77.
Son Posta Gazetesi, 29 Teşrin-i evvel (Ekim) 1933, S. 1173.
Trakya Dergisi, Yıl: 1, S. 2, Eylül 1936.
------- , Yıl: 2, S. 11, Haziran 1937.
------- , Yıl: 2, S. 12, Temmuz 1937.