Mehmet Şevki (Yurtbaşı), Erzincan/Refahiye Başgercânis (Günyüzü) Köyünde (R) 1296 (1881) yılında doğdu. Babası Hasan Efendi’dir[1]. Eşi, Zeynep Hanım’dır (Doğ.t. 1309 (1894). Özlük dosyasında bulunan nüfus kaydında 10 Nisan 1932 doğumlu Dursun isimli bir çocuğunun olduğu bilgisi mevcuttur.
Şevki Bey, ilk eğitimini Erzincan ve daha sonra Kayseri’de ikmâl edip birçok bilim insanı gibi o da İstanbul’a giderek burada Süleymaniye ve Fatih Ders-i âmm’larından feyizlendi. Özellikle Fatih Ders-i âmm’ı Mustafa Efendi’ye intisâb ederek Cemaziye’l-âhir 1318 (Eylül 1900) yılında yüksek tahsîl[2] derecesinde olan icâzetnâme aldı[3].
Medrese tahsilini İstanbul’da ikmâl ettikten sonra memleketi Refahiye’ye dönen Hoca Şevki, 19 Haziran 1318 (2 Temmuz 1902) tarihinden 5 Kânûn-ı evvel 1323 (18 Aralık 1907 ) tarihine kadar Refahiye’de fahrî Müderrislik yaptı[4].
Hoca Şevki’nin ilk resmî hizmeti, 5 Kânûn-ı evvel 1323 (18 Aralık 1907)’de tâ'yîn edildiği Refahiye Şer'iyye Kitâbeti görevidir. Şevki Efendi, Bu görevinin yanında halka câmi' ve muhtelif toplantılarda va'z-ı nasîhatlerde de bulundu. Konuşmalarında öne sürdüğü meşrutiyet yönetimini övücü fikirleri, ülkenin içinde bulunduğu şartlardan habersiz olan bir kısım halkın düşüncelerine uymadığından şikâyet edildi. Bu şikâyet üzerine bir soruşturma geçirdi ve sonuçta suçsuz olduğuna karar verildi. Hoca Şevki, bu soruşturma sebebiyle 20 Nisan 1326 (3 Mayıs 1910) tarihinde Erzurum/Narman Şer'iyye Baş Kitâbeti görevine tâ'yîn edildi[5].
Şevki Efendi, görev yerine gitmek üzere 11 Mayıs 1326 (24 Mayıs 1910) günü Refahiye’den ayrıldı[6]. Narman’da 21 Mayıs 1329 (3 Haziran 1913) tarihine kadar çalıştı.
Erzincan 1918 yılına kadar[7] Erzurum Vilâyeti’nin Bağımsız Sancağı’dır. Vilâyet A'zâlığı, vilâyetin geneline şâmil o günkü usuller ile seçilerek tesbît edilmekteydi. Şevki Hoca, 17 Haziran 1330 (30 Haziran 1914) tarihinde Erzurum Vilâyet-i Umûmî A'zâlığı’na Erzincan/Refahiye temsilcisi seçilerek vilâyet yönetiminde görev aldı. Bu görev sebebiyle Narman Şer'iyye Baş Kitâbeti’nden ayrılıp 26 Temmuz 1330 (8 Ağustos 1914) tarihine kadar Erzurum Vilâyet-i Umûmî A'zâlığı’nı yürüttü. Bu günlerde Osmanlı Devleti İttifak devletleri safında savaşa girdi.
Rusya, Birinci Dünya Savaşı’nda İtilâf Devletleri safında yer alarak 1 Kasım 1914 tarihinde Osmanlı Devleti ile kara sınırı olan Doğu Beyazid üzerinden Doğu Anadolu topraklarını istîlâ etmeğe başladı. Bu Rus istîlâsı, Erzincan’ın 25 Temmuz 1916 günü sükût etmesine kadar sürdü[8]. Rusların Doğu Anadolu’yu Erzincan’a kadar istîlâ etmeleri üzerine, düşman istîlâsı altında kalmamak için muhtemel istîlâya uğrayacak yerlerdeki halk, Anadolu’nun daha batısına göç ettirildi. Halk arasında seferberlik olarak nitelendirilen bu göç olayını Osmanlı Devleti’nin son asrında dededen-toruna üç nesil de yaşadı. Birinci nesil, seferberliği 1827-1828 Osmanlı-Rus savaşında Rusya’nın Doğu-Anadolu topraklarını istîlâ etmesiyle yaşadı. Bu neslin çocukları, seferberlik türküleri ve öykülerini dinleyerek büyüdü. Ancak onlar da Doksanüç Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sebebiyle yeniden istîlâ edilen topraklarından ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Üçüncü nesil, dede ve babalarının seferberlik çilesiyle yoğrulan dünyadan başkasını tanımadan büyüdü.
Seferberlikte, evinden, yurdundan zorla ayrılmak mecburiyetinde kalan insanlar; açlığın, yokluğun, sefâletin, eşkıya zulmünün ve çaresizliğin pençesine düştü. Seferberlikte insanlar, yalnızca bu çileleri çekmekle kalmayıp birçok ailenin târ u mâr olmasına şâhitlik yaptı. Devletin seferberlik kararı üzerine Refahiye halkının da İç Anadolu Bölgesi’ne tehcîri uygun görüldü. Ailesiyle birlikte 15 Teşrin-i evvel 1332 (28 Ekim 1916) günü Bozok (Yozgat) Akdağmadeni’ne giden Hoca Şevki, burada 500 Kuruş maaş ile 15 Teşrin-i evvel 1332 (28 Ekim 1916) tarihinde Dârü’l-Mesaî Müdüriyeti görevine getirildi. Bu görevi Akdağmadeni’nden ayrıldığı 22 Mayıs 1334 (1918) tarihine kadar yürüttü[9].
Rusya, ülkesindeki rejim değişikliği (25 Ekim 1917) sebebiyle kendi iç sıkıntılarını halletmek için Birinci Dünya Savaşı’ndan ve bu savaşta istîlâ ettiği yerlerden, dolayısıyla da Doğu Anadolu Bölgesi’nden çekildi. Rusya, Doğu Anadolu’yu istîlâ ederken yardım ve yataklıklarından yararlandığı yerli ve yabancı Ermenileri, boşalttıkları bu toprakların hâkimi olarak geride bıraktı. Erzincan’ın 13 Şubat 1918 tarihinde Ermeni hâkimiyetinden kurtarılmasından sonra, seferberlik sebebiyle yer ve yurtlarından başka bölgelere göç eden insanların hayatta kalanlarından büyük bir kısmı topraklarına kavuştu. Hoca Şevki de muhâcir olarak gittikleri Akdağmadeni’nden 29 Temmuz 1334 (29 Temmuz 1918) tarihinde memleketi Refahiye’ye geri döndü[10].
Seferberlik dönüşü, Şevki Hoca’ya üç ay sonra müstakil livaya dönüşecek olan Erzincan Bağımsız Sancağı Mutasarrıflığı görevi verildi. Erzincan’ın 21 Teşrîn-i evvel 1334 (20 Ekim 1918) tarihinde liva olması üzerine Erzincan’a vali atandı. Boşta kalan Şevki Efendi Erzincan’dan uzak yerlerde görev yapmak istemediğinden münhâl bulunan Kuruçay Kazası Müftülüğü için istekte bulundu. Müftü atamalarıyla ilgili seçim yapılıp Diyanet İşleri Riyâseti’ne bildirildi. Bu seçim sonucunda Şevki Bey’in müftü olması kararı çıktı[11]. Bu sonuç Diyânet İşleri Riyâseti’ne bildirilerek 24 Teşrin-i evvel 1334 (24 Ekim 1918)’de Kuruçay Kazası (Erzincan) Müftülüğü’ne tâ'yîn edildi[12].
Kuruçay Müftülüğü sırasında, Trabzon Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti ile Şarkî Anadolu Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Erzurum’da gerçekleştireceği kongreye, Vilâyât-ı Şarkiyye (7 Vilâyet) ve iki Bağımsız Sancak'tan temsilci gönderilmesi istendi. Bu tarihlerde Erzurum Vilâyeti'ne bağlı Bağımsız Sancak olan Erzincan ve kazalarından istenen 6 kişi tesbît edilerek Erzurum Kongresi'ne gönderildi.
Erzurum Kongresi'ne Erzincan Bağımsız Sancağı'ndan seçilip gönderilen delegeler şunlardır. Merkez Kaza'dan Nakş-bendî Şeyhi Ahmed Fevzi Efendi, Kelkit Mümessili Erzincan Müftüsü Osman Fevzi (Topçu) Efendi, Kuruçay Kazası'ndan Müftü Mehmet Şevki (Yurtbaşı), Pülümür (Kuzican)'den Emekli Komiser Abbas Ali Efendi, Refahiye Kazası'ndan telgraf memurluğundan emekli Tâhâ Kemaleddin Efendi ve Tal'at Bey'dir.
Erzurum Kongresi 23 Temmuz 1919 günü açıldı[13]. Kongrenin birinci gününde açılış ve kongre başkanlığı, Kongre Divanı için iki Re'is Vekîli seçimi yapıldı. Kongre Divanı seçiminde Mehmet Şevki Hoca bir rey alarak Re'is Vekilliği'ne seçilemedi[14]. Kongrenin ikinci günkü çalışmalarında, her vilâyet adına bir murahhas seçilip i'timâdnâmelerin tedkîki için bir komisyon oluşturulması benimsendi. Her ilden gelen delegelerden o il için bir temsilcinin seçilmesi öngörülen bu komisyona Erzincan adına Mehmet Şevki seçildi[15]. Şevki Bey, Kongredeki bu görevlerinin yanında ayrıca Tedkîk-i Vesâik Komisyonu'nda Erzincan Bağımsız Sancağı'nı temsilen görev yaptı[16].
Kongre zabıtlarından anlaşıldığına göre, Müftü Mehmet Şevki kongre çalışmalarında aktif rol alıp faal görevler üstlenmiştir. Kongre çalışmaları sırasında kongre başkanlığına biri özel olmak üzere iki takrîr verdi. Bu takrîrlerin biri kongrenin beşinci toplantısının ilk celsesinde verilen ve muhtelif bölgelere gönderilmesi teklif edilen nâsiha heyetleriyle alakalıdır.
Mehmet Şevkinin kongre başkanlığına verdiği birinci takrîr aynen şöyledir.
“Bismillâh
Huzûr-i Sâmî-i Riyâsetpenâhî’ye
Hâtır-ı ‘âcizîde kaldığına göre, dün ba'zı rüfeka-yi kirâm tarafından Makâm-i Riyâset’e takdîm kılınan bir takrîrde Van ve Bitlis taraflarına birer Hey’et-i Nâsihanın gönderilmesi teklîf olunmuştu. Hâlbuki El 'azîz Vilâyetinin bu husûsta meskûtün‘anh kalmasını, muvâfık göremiyorum. Çünkü bu vilâyet muhîtindeyaşayan Dersimlilerin burada bir mümessili bulunması lüzûmunu takdîr etmiyecek, rüfekayi muhterem miyânında bir zât tasavvur edemiyorum.
Binâenaleyh, tertîb edilecek hey’etler miyânında, bir hey’et-i nâsihanın da mezkûr (El’azîz Vilâyetinin) Dersim Sancağına ızâm buyrulmasını rica ederim efendim.
Fî 28 Temmuz 335 (1919)
Kuruçay Mümessili Müftî Mehmed Şevki”[17]
Kongre’nin beşinci celsesinde, istilâ’ altında veya istilâ’ edilecek olan yerlerdeki halkın muhâceretinin usûl ve esaslarıyla ilgili görüşmeler yapılırken; Şevki Efendi de söz olarak, “Biz buraya din ve vatanımızı kurtarmak için geldik. Kumandanımız, kumandan-ı millîmiz olacaktır. Bu şekil ile düşünenler tebligat icrâ edilmedikçe, muhâceret memnû dur. Yalnız (Encümen ) memnû iyyeti kabul etmiyor. Çünkü gelecek düşman medenî değildir. İkinci bir kayıd daha koyuyor. Bu kayıdlar kafîgelmiyor mu?Binâenaleyh, bir kayıddaha koyuyor ki bu da şuradan şuraya (hicret edebilecektir). Sual sorulmayı menedecek bir şey denilmemiştir. Ma'amâfîh biz(i ) bu gibi bir şey bulmıyacaktır,”[18] dedi.
Şevki Bey’in Refahiye mümessili Tâhâ Kemâleddin Bey ile verdiği özel takrir “Mahremdir” işaretiyle, Mustafa Kemal Paşa’ya verildi. Bu takrir de şöyledir.
Huzûr-i Sâmîlerine
Mahremdir.
Ma'rûzam-i ‘âcizânemizdir:
Kongremiz tarafından intihâbı mevzû-i bahs olan Hey’et-i Temsîliyye’de Zât-i Sâmileriyle Raûf Beğefendinin de bulunması sûretiyle teşkîline taraftarız. Bu bâbdaki kanâ'at ve hissiyâtımızın rey-i muvâfakatı sâmîlerinin râyegâniyle tatbîk buyurulmasını hâlisâne arz ve istirhâm eyleriz. Fermân.
Fi 2. 8. 35 (1919 )
Refahiye Mümessili
Tâhâ Kemâleddin
Kuruçay Mümessili
Müftü Mehmed Şevki Dâ' îleri”[19]
Erzurum Kongresi’nin 5 Ağustos 1335 (1919) günü yapılan 11’inci toplantısında “İkinci Nizâmnâme Encümeni” seçimi yapıldı. Bu seçime 40 aday katıldı. Şevki Efendi de bu seçime katılarak 11 rey ile 18. sırada yer aldı. Encümene 11 kişi seçileceğinden, bu kurulda görev alamadı[20].
Hey’et-i Temsîliye A'zâlığı için her vilâyetten gelen kongre mümessîlleri aday teklifinde bulundu. Bu adaylardan oluşturulan listedeki kişilerin alacakları en çok oya göre ilk 9 kişi Hey’et-i Temsîliye’de yer alacaktı.
Erzincan Müstakil Sancağı mümessilleri Ahmet Fevzi, Mehmet Şevki, Tâhâ Kemaleddin ve Abbâs Ali imzalarını taşıyan 7 Ağustos 335 (1919) tarihli takrîrde, Osman Fevzi Efendi ile Şeyh Hacı Ahmed Fevzi Efendi namzet gösterildi. Bu iki adaydan Şeyh Fevzi Efendi 40 rey alarak altıncı sırada Sivas Kongresi’nde Doğu Vilâyetleri’ni temsil edecek olan Hey’et-i Temsîliye A' zâlığı’na seçildi[21].
Erzurum Kongresi çalışmaları sonrasında Şarkî Anadolu Müdâfa a-i Hukuk Cemiyeti 7 Ağustos 1335 (1919) günü bir beyannâme yayınlamıştır. Kongreye katılan delegelerden 63 kişi bu beyannâmeyi imzalamıştır. Beyannâmenin altında imzası bulunan bu kişilerden 32. sırada Mehmet Şevki Bey’in de imzası bulunmaktadır[22].
Kadızâde Şevki Bey, Kuvâ-yi Millîye teşkilatının Ankara’da kurulduğu günlerde Kuruçay Müftülüğü görevinde bulunuyordu. Şevki Hoca, Dâhiliye Vekâleti’nin ısrârı üzerine Ankara’ya giderek halkın irşâd edilmesi için köyleri dolaşıp bu hususta önemli hizmette bulundu. Bu sebep ile Mustafa Kemal Paşa kendisini takdir edip 2 Temmuz 1336 (2 Temmuz 1920) tarihli teşekkür yazısını gönderdi[23]. Gerek kongre çalışmaları esnâsında Mustafa Kemal Paşa’nın fikirlerine destek vermesi ve gerekse Kuvâ-yi Millîye teşkilatlarının teşekkülünde halkı dinî açıdan iknâ edip teşkilatlanmasına yardımcı olması takdir ile karşılandı. Ayrıca ilmi herkesçe bilinmekteydi. Bu sebep ile Refahiye Kadılığı’na atanması uygun bulundu.
Erzincan Mutasarrıfı iken 29 Temmuz 1336 (29 Temmuz 1920) tarihinde Refahiye Kadılığı’na getirildi[24]. Kadı Şevki ismi bu tarihten itibaren söylenmeğe başlanmış ise de kadılık görevine gelmeden önceki kayıtlarda “Kadızâde Hoca Şevki” ifâdesi yer aldığına göre Şevki Efendi’nin “Kadızâde Sülâlesi” ne mensup olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak bu sülâle isminin nerden geldiği hususu tesbît edilemedi. Kadı Şevki, Refahiye Kadılığı’nı 1 Mayıs 1340 (1 Mayıs1924) yılına kadar deruhte etti.
Adliye atamalarındaki usûl değişikliği üzerine kadıların artık mahkemelerde görev alamayacakları hükmü üzerine, kadılık müessesesi lağvedildi[25]. Bu sebep ile Kadı Şevki’nin Refahiye Kadılığı da 22 Mayıs 1340 (22 Mayıs 1924) tarihinde sona erdi[26].
Hâkim ve savcı atamalarındaki bu değişiklik ile memuriyet görevi sona eren Kadı Şevki Bey, 17 Haziran 1924 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf göndererek mevcut durumunu izâh etti[27]. Kadılık görevinin sona ermesi üzerine kendisinin 18 yıl hizmetinin olduğunu, bu hizmet ile emekli olması veya bir başka görev tevcîh edilmesi talebinde bulundu.
Kadızâde Şevki Bey’in geçmişteki hizmetleri, Erzurum Kongresinde Mustafa Kemal Paşa’nın takdirini kazanan icraatları sebebiyle, tenzîli görev de olsa mahkeme a'zâlığına tâ'yîn edilerek yeniden me’mûriyete dönmesi sağlandı.
Zara Kazası Mahkeme-i Asliye A'zâsı Mülâzımlığı’na 7 Temmuz 1340 (7 Temmuz 1924) tarihinde 25 Lira maaş ile tâ'yîn edildi[28]. Bu tarihte Hoca Şevki Refahiye’de olduğu için, Adliye Vekâleti tâ'yîn tebliği yazısını ayrıca Erzincan Müdde-i Umûmiliği’ne de gönderip kendisine tebliğ edilmesini istedi[29]. Zara’ya tâ'yîn edilen Hoca Şevki Efendi’ye 229,50 Lira harcırah tahakkuk ettirildi. Adliye Vekâleti, 1340 yılı bütçesinde bu paranın olmaması sebebiyle, harcırahının bir sonraki yılın bütçesinden karşılanılacağının Şevki Bey’e bildirilmesini istedi[30]. Ancak Şevki Bey, kendisine tahakkûk ettirilen harcırah ödenmeden Zara’ya gidecek imkânının bulunmadığını Zara Müdde-i Umûmiliği’ne bildirdi. Harcırah konusu Adliye Vekâleti’ne kadar yazıldı. Bunun üzerine Adliye Vekâleti, Zara Müdde-i Umûmiliği’ne ta'lîmat vererek Şevki Efendi’nin göreve başlamaması hâlinde hakkında Zara Mahkeme-i Asliyesi’nin tahkikat başlatacağının Vekâlet-i Celîle’ye bildirildiğini ve bu hususta bilgi sahibi olması için Şevki Efendi’nin dikkatinin çekilmesini istedi[31].
Zara Kazası Mahkeme-i Asliye A'zâsı Mülâzımlığı’ndan 1 Haziran 1341 (1925) tarihinde Gürün Kazası Mahkeme-i Asliye A'zâsı Mülâzımlığı’na tâ'yîn edilen Şevki Efendi, bu göreve de gitmeyip 28 Temmuz 1341 (1925) tarihinde müstafî oldu[32].
Müstafî durumda iken tekrar Karahisar-ı Şarkî (Şebin Karahisar) Mahkeme-i Asliye A'zâsı Mülâzımlığı’na 30 Teşrin-i evvel 1926 tarihinde atanan Şevki Hoca, bu görevde de fazla kalmayıp Adilcevaz Hâkimliği’ne tâ'yîni sebebiyle ayrıldı.
1 Haziran 1927 günü Adilcevaz Adliye Sulh Hâkimliği’ne tâ'yîn[33] edilen Şevki Bey, göreve başlamak için 3. 12. 1927 günü Refahiye’den ayrıldı[34]. Adilcevaz Hâkimi iken Refahiye’ye izinli olarak gelip üç gün içinde iki çocuğunu kaybeden Şevki Hoca, izin bitiminde Adilcevaz’a dönmediği için müstafî addedildi. Sekiz ay açıkta kalıp tekrar münhâl olan Refahiye Hâkimliği’ne atanmak için müraca'atta bulundu[35]. Şevki Hoca’nın işine geri dönmemesi Adilcevaz’da da sıkıntıya yol açıp önemli adlî işlerin yapılmadığı Adilcevaz Adliyesi tarafından Ankara’ya bildirildi[36].
Kadı Şevki Hoca’nın görev yerlerine gitmeme sebebinin kendisine harcırah verilmemesinden kaynaklandığı dilekçe, telgraf ve resmî yazışmalarda belirtilmiş ise de aslında kendi sağlığı buna engel olmuştur. Zira Şevki Hoca’nın özlük dosyasında bulunan doktor raporlarından, aralıklı tedavilerin dışında 22 Nisan 1940 tarihinden 29 Ocak 1941 tarihine kadar kesintisiz olarak İstanbul Cerrahpaşa Hastahânesi’nde tedavi olduğu anlaşılmaktadır[37]. Şevki Efendi’nin iki gözünde de katarak rahatsızlığı, ayaklarında romatizma ve kalp rahatsızlığı şikâyeti bulunmaktaydı. Ayrıca eşi rahim kanserine düçâr olup onun tedavisiyle uğraştı. Bu hastalıkların yanında 1939 Erzincan depreminde evi yıkıldığı için madden ve manen zarar gördü[38]. Adilcevaz’daki görevi esnasında izinli olarak Refahiye’ye geldiğinde üç gün içinde iki çocuğunu kaybetmesi onu acıya gark etti. Şevki Efendi, bu sıkıntıların yanında hem kendi hem de eşinin sağlık problemleriyle uğraştı. Eşi ve kendisinin tedavi olması için İstanbul’a gidip Cerrahpaşa Hastahânesi’nde tedavi olmaya çalıştı. Bu sebep ile uzun süre görev başında bulunamayacağını ilgililere bildirip Kuruçay Müftülüğü görevini kendi isteğiyle bıraktı.
Eşi ve kendisinin hastalığı ile ilgilenmek için memleketinde görev yapma arzusunda olan Şevki Bey, Refahiye Hâkimliğine atanması talebinde bulundu. Ancak bu talebi kabul edilmedi. Adilcevaz’daki görevine izin dönüşü gitmediği için müstafî durumuna düştü. Şevki Bey, yeniden görev talebinde bulununca, bu defa daha önce de çalıştığı Narman Kurrâ-i Şer'iyye Baş Kitâbet görevine 5 Şubat 1928 tarihinde tâ'yîn edildi. Rus istilâsı sırasında Narman Hükümet binası Ruslarca yakıp yıkıldığı için resmi evraklar da bu tahribatta kayboldu. Bu sebep ile Şevki Bey’in Narman’daki ilk göreviyle ilgili bilgilerin detayına ulaşılamadı[39].
Narman Kurrâ-i Şer'iyye Baş Kitâbet görevinde iken daha önce Refahiye Hâkimliği’ne yapılan müraca'atın kabulü 21. 9. 1929 tarihinde Erzincan Müdde-i Umümiliği’ne ve Şevki Bey’e bildirildi[40]. Ancak 1924 yılında çıkarılan “Mehâkim-i Şer'iyye’nin İlgasına ve Mehâkim Teşkilatına Ait Ahkâm-ı Muaddil Kanün”[41] sebebiyle Kadı Şevki Efendi’nin artık mahkemelerde görev yapamayacağı şikâyetleri üzerine, yeniden müftülük görevine dönmek durumunda kaldı. Bunun için münhâl olan Erzincan/Kuruçay Müftülüğü görevine atanması talebinde bulundu.
Kuruçay Müftülüğü için müftülerin tâ'yinleriyle ilgili kanünun 38. Maddesi gereği, Müftü olmak isteyenler arasında seçim yapıldı. Erzincan Müftülüğü uhdesinde gerçekleştirilen seçime, Kuruçay’da müftü vekilliği ve irşâd görevinde bulunmuş[42] olan Mehmet Ali ve eski Müftü Mehmet Şevki katıldı. Seçimde kullanılan 12 reyin 3’ünü Mehmet Ali, 9’unu M. Şevki alarak seçimi kazandı. Erzincan Müftülüğü ve Erzincan Valiliği de Kuruçay’a Şevki Hoca’nın müftü olmasını istiyordu[43]. M. Şevki’nin atanma teklifi yapıldı[44].Vilâyetten gelen bu atama teklifi Diyanet İşleri Riyaseti Atama Komisyonunca da uygun görüldü[45]. Böylece, 26 Mart 1935 günü ikinci defa Kuruçay Müftülüğüne atanan[46] Şevki Hoca, 7 Mayıs 1935 günü görevine başladı[47].
Şevki Hoca, yukarıda değinildiği üzere, müftülük görevinin başında bulunamadığı için 16. 2. 1937 tarihinde Kuruçay Müftülüğünden kendi isteğiyle istifa etti. Bu tarihte Kuruçay ile Kemah Müftülüğü de münhal bulunmaktaydı. Diyanet İşleri Reisliği söz konusu bu iki kaza için kanûn gereği seçim yapılıp sonucun bildirilmesini Erzincan Valiliğinden talep etti. Valilik, her iki kaza için de münhâl birinin olmadığını Diyanet İşleri Reisliğine bildirdi. Valilik bu yazısında bir de konuya çözüm teklifinde bulundu. Bu çözüm, uzun senelerden beri Refahiye Müftüsü olan ve aslen Kemahlı Bekir (Aygün) Bey’in Kemah Müftülüğüne, böylece boşalacak olan Refahiye Müftülüğü’ne de Kadı Şevki Bey’in atanmasını tavsiye etti[48]. Diyanet İşleri Reisliği bu teklifi uygun bularak Bekir Bey’i Kemah’a, Şevki Bey’i de Refahiye Müftülüğü’ne 26. 4 1937 tarihinde atadı[49]. Refahiye Müftülüğü’nü vefat edinceye kadar sürdüren Kadızâde Mehmet Şevki Efendi, soyadı kanûnu ile “Yurtbaşı” soy ismini aldı. 21. 4 1946 günü vefat etti[50]. Mezarı doğduğu köy olan Erzincan/Refahiye/ Başgercânis (Günyüzü) Köyü mezarlığındadır.
Sonuç
Kadızâde Mehmet Şevki Yurtbaşı, mektep ve medresenin yaygın olmadığı, ulaşımın çok zor olduğu günlerde köyünden kalkıp ilim yapmak için İstanbul’a kadar giden ve en üst seviyede tahsîl gören insanlardan yalnızca biridir. Tahsil dönemi hayat mücâdelesinin bir başlangıcı, me’mûriyet dönemi bu sıkıntıların devamıdır.
Millî Mücâdele’deki her başarının altında, Şevki Bey gibi evlat acısına gark olmuş babaların bu acıya rağmen görevlerini terk etmeyerek vatan hizmetinde tereddütsüz göreve koşan insanların tarifsiz iştiyakı bulunmaktadır.
EKLER
KAYNAKÇA
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, MV, 249. 75.
Diyanet İşleri Başkanlığı İslâm Ansiklopedisi, İSAM, C 33, İstanbul, 2007.
Diyanet İşleri Başkanlığı Personel 4491 Nolu Özlük Dosyası.
Diyanet İşleri Reisliğinin 962 Nolu Sicil Karnesi.
Düstur: III. Tertib, 2. Baskı, C 5.
KIRZIOĞLU, M. Fahrettin, Bütünüyle Erzurum Kongresi, Ankara, 1993.
TAŞ, N. Fahri, “Türk Meclislerinin Kabul Ettiği Bayramlar”, Türkler, C 16, Ankara, 2002.
TAŞ, N. Fahri, Erzincan Mütarekesi ve Birest-Litovsk, Ankara, 1995.